Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Filmi görmek istiyorum.
- I want to see the movie.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than him.
Üzgünüm, seni seviyorum.
- I'm sorry, I love you.
Keşke uyarılarını dinleseydim.
- I wish I had listened to your warnings.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Onu kim icat etti acaba?
- I wonder who invented it.
Zengin olmak acaba nasıl bir şey?
- I wonder what it feels like to be rich.
Onu işittiğime üzüldüm.
- I am sorry to hear that.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
Bence yarın yağmur yağmayacak.
- I think it won't rain tomorrow.
Mary bu gece gelmezse, Tom'un memnun olacağına bahse girerim.
- I bet Tom would be glad if Mary didn't come tonight.
Yarın yağmur yağacağına bahse girerim.
- I bet it will rain tomorrow.
Eminim bunu bilmiyordun.
- I bet you didn't know that.
Tom'un iyi bir öğretmen olacağına eminim.
- I bet Tom would be a good teacher.
Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
- I got it, so no bullshit, okay?
Tamam, sanırım anladım.
- OK, I think I got it.
Umuyorum ki,Japonya anayasaya göre hareket edecek.
- I hope that Japan will abide by its Constitution.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
Umarım iyi bir yolculuk geçirirsin.
- I hope you have a good trip.
Umarım kötü bir şey olmaz.
- I hope something bad doesn't happen.
Umarım biri bizi kurtarmak için gelir.
- I hope someone comes to rescue us.
Seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum.
- I love you and I want to marry you.
Çirkinsin ama seni seviyorum.
- You're ugly... but I love you.
Amacını anlıyorum, Tom.
- I see your point, Tom.
Ne demek istediğini anlıyorum.
- I see what you meant.
Kanımca Tom'un çok iyi bir işi yok.
- I think Tom doesn't have a very good job.
Sanırım dinlensen iyi olur; hasta görünüyorsun.
- I think you'd better take a rest; you look ill.
Sanırım sen haklısın.
- I think you're right.
Galiba bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- I think I will wear this red sweater.
Galiba denememek daha iyi.
- I think it's better not to try it.
Sanırım Tom'a bir şey olmuş olabilir.
- I think something may have happened to Tom.
Sanırım, biri kapıyı çalıyor.
- I think someone is knocking at the door.
Başka kız arkadaş istemiyorum. Seni istiyorum.
- I don't want another girlfriend. I want you.
Tom, buraya gel, seni istiyorum.
- Tom, come here, I want you.
Mary'nin bize yaptığı akşam yemeğine minnettar olmuş gibi mi yapsam acaba?
- I wonder if I should just pretend to appreciate the dinner that Mary made for us.
Değişim öğrencileri bu kulübe katılabiliyor mu acaba?
- I wonder if exchange students can join this club.
Bu yüzden sana ihtiyacım var.
- That's why I need you.
Garajda sana ihtiyacım var.
- I need you in the garage.
Ben emin değilim ama sanırım öyle.
- I'm not certain, but I think so.
Ah ..... evet, ben öyle düşünüyorum.
- Uh.....yes, I think so.
Evet. Ben de öyle düşünüyorum.
- Yeah. I think so, too.
İstersen burada uyuyabilirsin. İtirazım yok.
- You can sleep here if you want. I don't mind.
Yürüyüşe itirazım yok.
- I don't mind walking.
Ben eyaletler arasındayım.
- I'm on the interstate.
Geçen gün yoğun bir eyaletler arası yolun ortasında benzinim bitti.
- The other day I ran out of gas in the middle of a busy Interstate.
It ill beseemes a knight of gentle sort, / Such as ye haue him boasted, to beguile / A simple mayd, and worke so haynous tort, / In shame of knighthood, as I largely can report.