Mary is too stubborn to apologize.
- Mary özür dilemeyecek kadar çok inatçı.
If it becomes stubborn indeed it stands alone.
- Eğer inatçı olursan kesinlikle yalnız kalırsın.
As he grew older, he became more obstinate.
- Yaşlandıkça daha inatçı oldu.
He was too obstinate, but on the other hand he was reliable.
- İnatçıydı ama diğer yandan güvenilirdi.
I've got my stubbornness from my father.
- İnatçı yanım babamdan gelmedir.
Your crap stubbornness makes people sick.
- Senin bok inatçılığın insanları hasta ediyor.