His father would never sanction his engagement to a girl who did not share the same religious beliefs as their family.
- Babası onların ailesi gibi aynı dini inançları paylaşmayan bir kızla onun nişanını tasdik etmedi.
Atheism isn't a religious belief.
- Ateizm dinî bir inanç değildir.
In other words, he is a man of faith.
- Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.
Tom is a faith healer.
- Tom bir inanç şifacısı.
They don't have any deep convictions.
- Hiç inançları yoktur.
She always stands up for her convictions.
- O her zaman inançlarını savunur.
Superstition is the religion of feeble minds.
- Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
They don't have any deep convictions.
- Hiç inançları yoktur.
She always stands up for her convictions.
- O her zaman inançlarını savunur.
There are no creeds in mathematics.
- Matematikte hiçbir inanç yoktur.
Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
- Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
- Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.
Such a ridiculous superstition no longer exists.
- Böyle saçma bir batıl inanç artık yok.
This superstition still lingers on among them.
- Bu batıl inanç onların arasında hala devam ediyor.
They are fanatical in their beliefs.
- Onlar inançlarında fanatik.
We should respect each other's beliefs.
- Birbirimizin inançlarına saygı göstermeliyiz.