Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole.
- Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
You must finish the task by any means necessary.
- Eldeki tüm imkanları kullanarak görevi bitirmelisin.
I live above my means.
- İmkanlarımın üstünde yaşıyorum.
There's no way I can handle this by myself.
- Tek başıma bununla başa çıkabilmemin imkanı yok.
This is your only chance.
- Bu senin yegâne imkâniyetin.
In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
- Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
The opportunities of man are limited only by his imagination.
- İnsanın imkânları yalnızca hayal gücü ile sınırlıdır.
It wasn't possible for the boy to swim across the river.
- Çocuğun nehri yüzerek geçmesi imkansızdı.
That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible.
- O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.