i̇mkân

listen to the pronunciation of i̇mkân
Türkçe - İngilizce

i̇mkân teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

imkân
possibility

Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole. - Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.

imkan
opportunity
imkan
means

Utopia today means a realisable impossibility. - Bugün ütopya gerçekleşebilir bir imkansızlık anlamına geliyor.

You must not live beyond your means. - İmkanlarının ötesinde yaşamamalısın.

imkan
capability
imkan
potential
imkan
facilities
imkân
(phil.) contingency
imkân
opportunity, chance
imkân
handle

There's no way I can handle this by myself. - Tek başıma bununla başa çıkabilmemin imkanı yok.

imkân
possibility; opportunity, chance; means olanak
imkân
feasibility
imkân
the possible
imkân
facility
imkân
phil. contingency
imkân
chance

This is your only chance. - Bu senin yegâne imkâniyetin.

imkân
potentiality
imkan vermek
(Hukuk) enable
imkân vermek
allow
imkan vermek
permit
imkânlar
{i} facilities
imkan tanımak
enable
imkan vermek
make it possible
imkân tanımak
give smb. a show
imkan dahilinde oluş
earthliness
imkan sağlamak
enable
imkan sunmak
enable
imkan veren
enabler
imkan vermek
admit of
imkan vermek
pave the way for
imkan vermemek
rule out
imkanlar
opportunities

In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men. - Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.

The opportunities of man are limited only by his imagination. - İnsanın imkânları yalnızca hayal gücü ile sınırlıdır.

imkân
facilities
Deniz Kuvvetleri İmkan, Kabiliyetler Ve Seferberlik Planı
(Askeri) Navy Capabilities and Mobilization Plan
Kalan İmkan ve Kabiliyetleri Değerlendirme
(Askeri) Residual Capability Assessment
Lojistik Fizibilitesi Değerlendirme İmkan Ve Kabiliyeti
(Askeri) Logistics Feasibility Assessment Capability
Sahil Güvenlik İmkan ve Kabiliyetler Planı
(Askeri) Coast Guard capabilities plan
bölge muhabere elektronik imkan ve kabiliyetleri
(Askeri) area communications electronics capabilities
döküm akaryakıt imkan ve kabiliyetler raporu
(Askeri) bulk petroleum capabilities report
geliştirilmiş imkan ve kabiliyetler
(Askeri) advanced capability
görev imkan ve kabiliyeti
(Askeri) mission capability
görev yapabilir / görev imkan ve kabiliyeti
(Askeri) mission capable/mission capability
imkan
wherewithal
imkan buldukça
whenever i get a chance
imkan buldukça
whenever i find an opportunity
imkan bulmak
find chance
imkan bulmak
find opportunity
imkan dahilinde
potentially
imkan dahilinde
within possibility
imkan elde etmek
have a chance
imkan yaratmak
create opportunity
imkanlar
potentials
imkân
possible

That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible. - O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.

It wasn't possible for the boy to swim across the river. - Çocuğun nehri yüzerek geçmesi imkansızdı.

imkân
potential
imkân dahilinde
1. possible. 2. as far as possible
imkân vermek
to allow, to enable; to make it possible olanak sağlamak
imkân vermek
to give (someone) an opportunity, give (someone) a chance, make something possible (for)
imkân/ı yok
It's out of the question!/It's impossible!/Impossible!/No way!
imkânlar
resources
imkânlar
wherewith
kalan imkan ve kabiliyetleri değerlendirme sistemi
(Askeri) residual capability assessment system
kalan imkan ve kabiliyetleri değerlendirme timi
(Askeri) residual capability assessment team
kalan imkan ve kabiliyetleri değerlendirme; isyan bastırma kimyasal maddesi
(Askeri) residual capabilities assessment; riot control agent
kendi kendini idame ettirme imkan ve kabiliyetine sahip olmayan konteyner gemisi
(Askeri) non-self-sustaining containership
lojistik imkan ve kabiliyet değerlendiricisi
(Askeri) logistics capability estimator
lojistik imkan ve kabiliyet değerlendirme aracı
(Askeri) logistics capability assessment tool
manevra kontrol sistemi; Askeri İmkan Ve Kabiliyetler Çalışması; mayın önleme ge
(Askeri) maneuver control system; Military Capabilities Study; mine countermeasures ship; modular causeway system
milli güvenlik stratejisi; kendi kendini idame ettirme imkan ve kabiliyetine sah
(Askeri) national security strategy; non-self-sustaining
müşterek muharip imkan ve kabiliyetler değerlendirmesi
(Askeri) joint warfighting capabilities assessment
tam harekat imkan ve kabiliyeti
(Askeri) full operational capability
ulusal imkan ve kabiliyetlerin taktik kullanımı
(Askeri) tactical exploitation of national capabilities
çoklu komuta gerektiren harekat imkan ve kabiliyeti
(Askeri) multicommand required operational capability
üs kaynak ve imkan ve kabiliyetler değerlendiricisi
(Askeri) base resource and capability estimator
İnşaat İmkan ve Kabiliyetleri Sözleşmesi (Deniz Kuvvetleri); İnşaat İmkan ve Kab
(Askeri) construction capabilities contract (Navy); Construction Capabilities Contract Process; construction capabilities contract program
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Mümkün olmak. Olacak hâlde bulunmak. Bak: Hudus
imkan
Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak
imkan
Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak: "Bunu bizden gizlemelerinin imkânı var mıdır?"- H. C. Yalçın
imkân
(Osmanlı Dönemi) mümkün olma, olacak halde bulunma; inanç esaslarından bahseden kelâm ilminde, Allah'ın varlığını ispatlamak için kullanılan bir delile verilen isim
ADEMİ İMKAN
(Hukuk) İmkansızlık, olanaksızlık, olamazlık
HUDUS VE İMKÂN
(Osmanlı Dönemi) Usul-üd din ve İlm-i kelâmın dâhi ulemâsının ve Hükemâ-i İslâmiyyenin gördükleri ve hadsiz bürhanlar ile isbat ettikleri hudus ve imkân hakikatları.Onlar demişler ki: Mâdem âlemde ve her şeyde tegayyür ve tebeddül var, elbette fânidir, hâdistir, kadim olmaz. Mâdem hâdistir elbette onu ihdâs eden bir Sâni' var. Ve mâdem her şeyin zâtında vücudu ve ademi, bir sebep bulunmazsa müsâvidir. Elbette vâcib ve ezeli olamaz. Ve mâdem muhal ve bâtıl olan devir ve teselsül ile birbirini icâdetmek mümkün olmadığı kat'
İmkânlar
(Osmanlı Dönemi) VÜCUH
i̇mkân