I have to take care of the neighbor kids.
- Komşu çocuklarıyla ilgilenmek zorundayım.
I've been hired to take care of the problem.
- Beni sorunla ilgilenmek için tuttular.
Tom doesn't want to deal with this problem now.
- Tom şu anda bu sorunla ilgilenmek istemiyor.
I've dealt with this store for years.
- Yıllardır bu mağaza ile ilgilenmekteyim.
I'm tired of dealing with this mess.
- Bu karışıklıkla ilgilenmekten usandım.
He is good at dealing with children.
- Çocuklarla ilgilenmede iyidir.
Tom soon realized that no one was paying any attention to him.
- Tom kısa sürede hiç kimsenin onunla ilgilenmediğini fark etti.
I stopped paying attention to Tom.
- Tom'la ilgilenmekten vazgeçtim.
This is a dirty job, I don't want to deal with it.
- Bu pis bir iş, onunla ilgilenmek istemiyorum.
Tom can be difficult to deal with at times.
- Tom'la ilgilenmek ara sıra zor olabilir.
He's interested in many things.
- O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
He is very much interested in Japanese history.
- Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
- Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
He is very much interested in Japanese history.
- Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
He's interested in many things.
- O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
You're going to have to take care of this by yourself.
- Bununla tek başına ilgilenmek zorunda kalacaksın.
I've been hired to take care of the problem.
- Beni sorunla ilgilenmek için tuttular.
As time went on, people grew less and less concerned about the matter.
- Zaman geçerken, insanlar konuyla gittikçe daha az ilgilendiler.
I am not concerned with this.
- Ben bununla ilgilenmiyorum.
This does not concern you at all.
- Bu seni hiç ilgilendirmez.
As time went on, people grew less and less concerned about the matter.
- Zaman geçerken, insanlar konuyla gittikçe daha az ilgilendiler.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
- Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
He goes in for whatever he finds interesting at the moment.
- O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.
A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all.
- Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.
I want to get involved with business strategy.
- Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
I stopped paying attention to Tom.
- Tom'la ilgilenmekten vazgeçtim.