i̇kna'

listen to the pronunciation of i̇kna'
Türkçe - İngilizce

i̇kna' teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

ikna
persuasion

Persuasion is often more effectual than force. - İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.

Tom will need some persuasion. - Tom biraz iknaya ihtiyaç duyacak.

ikna etmek
persuade

It was hard to persuade him to cancel the trip. - Bu geziyi iptal etmesi için onu ikna etmek zordur.

He did his best to persuade her. - Onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.

ikna edici
convincing

The German soccer team beat Brazil convincingly. - Alman futbol takımı ikna edici bir şekilde Brezilya'yı yendi.

That doesn't sound very convincing. - Bu çok ikna edici görünmüyor.

ikna etmek
(Hukuk) convince

It is hard to convince Jack. - Jack'i ikna etmek zordur.

It is hard to convince John. - John'u ikna etmek zordur.

ikna edici
persuasive

Tom is pretty persuasive. - Tom oldukça ikna edicidir.

Tom is extremely persuasive. - Tom aşırı derecede ikna edicidir.

ikna olmuş
convinced

Tom is almost convinced. - Tom neredeyse ikna olmuş.

Tom doesn't sound convinced. - Tom ikna olmuş görünmüyor.

ikna edici
suasive
ikna olmak
persuaded
ikna
suasion
ikna
satisfaction
ikna edebilme gücü
persuasiveness
ikna edici
forceful
ikna edici
satisfactory
ikna edici
trenchant
ikna edici olmak
to be influential
ikna edici söz
assurance
ikna edici şekilde
persuasively
ikna edilebilen
amenable
ikna edilmeye uğraşılan
jawboned
ikna edilmeye çalışılan
jawboned
ikna edilmiş
brought around
ikna etmek
have a way with
ikna etmek
get round somebody
ikna etmek
rope in
ikna etmek
get around somebody
ikna etmek
talk round
ikna etmek
convince somebody of something
ikna etmek
draw
ikna etmek
fast-talk
ikna etmek
prevail on
ikna etmek
bring
ikna etmek
talk somebody into
ikna etmek
talk into
ikna etmek
argue somebody into something
ikna etmek
prevail up
ikna etmek
bring oneself to
ikna etmek
bring around
ikna etmek
wheedle
ikna etmek
influence
ikna etmek
(Konuşma Dili) carry one's point
ikna etmek
get round
ikna etmek
prevail upon
ikna etmek
sell somebody on
ikna etmek
bring round
ikna etmeye çalışmaya
jawboning
ikna kuvveti
(Pisikoloji, Ruhbilim) cogency
ikna olmak
convinced
ikna olmamak
doubt
ikna yeteneği
diplomacy
ikna
enticement
ikna
persuasion, inducement
ikna
inducement
ikna
dissuasion
ikna
convincing

The lawyer spoke convincingly on behalf of his client. - Avukat müvekkili adına ikna edici bir şekilde konuştu.

I had trouble convincing Tom not to leave. - Tom'u gitmemeye ikna etme sorunum vardı.

ikna edemeden
unpersuasively
ikna edici
persuasive, convincing, cogent
ikna edici
potent
ikna edici
cogent
ikna edici bir biçimde
eloquently

Tom spoke eloquently. - Tom ikna edici bir biçimde konuştu.

ikna edici bir şekilde
trenchantly
ikna edici bir şekilde
convincingly

The lawyer spoke convincingly on behalf of his client. - Avukat müvekkili adına ikna edici bir şekilde konuştu.

The German soccer team beat Brazil convincingly. - Alman futbol takımı ikna edici bir şekilde Brezilya'yı yendi.

ikna edici bir şekilde
cogently
ikna edici delil
convincing proof
ikna edici kanıt
(Pisikoloji, Ruhbilim) cogent evidence
ikna edici lider
(Ticaret) persuasive leader
ikna edici olmak
be convincing
ikna edici olmayan
unconvincing
ikna edici tip
persuader
ikna edici tip
mind bender
ikna edicilik
convincingness
ikna edilebilir
persuadable
ikna edilebilir
persuasible
ikna edilemez
inconvincible
ikna etme
suasion
ikna etmek
sell smb. on
ikna etmek
to persuade; to convince; to prevail on/upon (someone) (to do something)
ikna etmek
to persuade, to convince, to induce, to get round sb, to get around sb, to talk sb into
ikna etmeye çalışmak
lay siege to
ikna etmeye çalışmak
reason

It's impossible to reason with a drunk. - Bir sarhoşu ikna etmeye çalışmak imkansızdır.

ikna modeli
persuasion model
ikna olmak
be satisfied
ikna olmak
be convinced
ikna olmak
be persuaded
ikna olmak
to be persuaded; to be convinced; to be prevailed on/upon (to do something)
ikna olmamış
unconvinced

Tom looked a little unconvinced. - Tom biraz ikna olmamış görünüyordu.

Ray was willing to corroborate Gary's story, but the police were still unconvinced that either of them were telling the truth. - Ray, Gary'nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.

ikna olmamış bir şekilde
unconvincedly
ikna olmaya devam etmek
remain convinced
ikna olmuş bir şekilde
persuadedly
ikna terapisi
(Pisikoloji, Ruhbilim) persuasion therapy
ikna yeteneği
gift of persuasion
ikna yeteneği
cogency
ikna yeteneği
persuasiveness
ikna yeteneği
powers of persuasion
ikna yeteneği olan kimse
go getter
süreç içinde ikna modeli
(Pisikoloji, Ruhbilim) process model of persuasion
vermeye ikna etmek
coax smth. out of smb
yapmaya ikna etmek
wheedle into doing smth
yavaş yavaş ikna etmek
spoonfeed smth. to smb