I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
- Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
The only room available is a double.
- Mevcut tek oda iki kişiliktir.
I'd like to book a double room.
- İki kişilik bir oda ayırtmak istiyorum.
A book worth reading is worth reading twice.
- Okunmayı hak eden bir kitap iki kere okunmayı hak eder.
He wouldn't have thought twice.
- O iki kere düşünmezdi.
Brush your teeth twice a day at least.
- Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
The committee meets twice a month.
- Komite ayda iki kez toplanır.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
The plane circled the airport twice after taking off.
- Uçak havalandıktan sonra havaalanı etrafında iki defa dolandı.
He has made the same mistake twice.
- İki defa aynı hatayı yaptı.
I was on holiday for a fortnight.
- İki haftadır tatildeydim.
We stayed in London for a fortnight.
- Londra'da iki hafta kaldık.
She is paralyzed in both legs.
- O, her iki bacağından felçlidir.
Tom and his wife both have to work to make ends meet.
- Tom ve karısı kıt kanaat geçinmek için her ikisi çalışmak zorunda.
Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
- 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Your room is twice the size of mine.
- Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.
He is twice as old as I.
- Benim iki katım kadar yaşlıdır.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
The download speed is twice as fast as the upload speed on this network.
- Bu ağda indirme hızı yükleme hızının iki misli daha hızlı.
If you decided to work for us we would pay you twice as much.
- Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.
In my language, the , is called comma, the ; is called semicolon, : is called colon, ... are called ellipsis, and this sentence ends with a period.
- Benim dilimde , virgül, ; noktalı virgül, : iki nokta üstüste, ... üç nokta şeklinde adlandırılır ve bu cümle bir noktayla biter.
A space is missing before the colon.
- İki nokta üst üste'den önce boşluk eksik.
He's only a couple of years older than me.
- O benden yalnızca iki yaş büyük.
I spent a couple of months in Boston.
- Boston'da iki ay geçirdim.
I asked Tom a couple of questions.
- Tom'a iki soru sordum.
He's only a couple of years older than me.
- O benden yalnızca iki yaş büyük.
Do you know either of the two girls?
- İki kızın her birini tanıyor musun?
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
Tom doubled his investment in a year.
- Tom'un bir yıl içinde yatırımını iki katına çıkardı.
I shouldn't have doubled the recipe.
- Tarifeyi iki katına çıkarmamalıydım.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
Losses were heavy on both sides.
- Her iki tarafta da kayıplar ağırdı.
Soldiers on both sides were dying by the millions.
- Her iki tarafta da milyonlarca asker ölüyordu.
Is the road wide enough for two-way traffic?
- Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?
You are double-faced and this is the problem.
- Sen iki yüzlüsün ve bu problem.
You're such a hypocrite.
- Sen böyle bir iki yüzlüsün.
I feel like a hypocrite.
- Bir iki yüzlü gibi hissediyorum.
Only in love are unity and duality not in conflict.
- Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
Being bilingual is the norm.
- İki dilli olmak normdur.
I think Tom is bilingual.
- Tom'un iki dilli olduğunu düşünüyorum.
George Washington was born on the twenty-second of February seventeen thirty-two.
- George Washington yirmi iki şubat bin yedi yüz otuz ikide doğdu.
King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake!
- Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!