I wish I had not bought such a useless thing.
- Keşke böyle işe yaramaz bir şey almasaydım.
John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.
- John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.
It's of no use to me.
- Bu benim için bir işe yaramaz.
This is totally worthless.
- Bu bütünüyle işe yaramaz.
His opinion is worthless.
- Onun görüşü işe yaramaz.
I knew Tom was no good.
- Tom'un işe yaramaz olduğunu biliyordum.
The police told us the bridge was out.
- Polis bize köprünün işe yaramaz olduğunu söyledi.
What if the scheme doesn't work out?
- Plan işe yaramazsa ne olacak?