iğneli

listen to the pronunciation of iğneli
Türkçe - İngilizce
mordant
spinous
with needles
caustic
pinned, fastened with a pin
scathing

Tom opened a new organic wine and wrote a scathing review about it online. - Tom yeni bir organik şarap açtı ve internette onun hakkında iğneli bir eleştiri yazdı.

sarcastic
sarcastic, biting, caustic (words)
pointed
equipped with a needle
having a needle; having a pin; having a thorn; pinned; sarcastic, biting, cutting, sharp
barbed
with a needle
mordacious
with pins
(insect) which has a stinger
spinose
pinned
having a thorn
having a pin
biting
cutting
sharp
having a needle
peppery
choice
aculeate
hispid
spinule
spiny
iğne
needle

It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God. - Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.

They will begin distributing free syringes and needles to drug users. - Onlar uyuşturucu kullanıcılarına ücretsiz şırıngalar ve iğneler dağıtmaya başlayacak.

iğneli söz
nip
iğneli söz
quip
iğneli fıçı
very troublesome situation
iğneli jikle
needle jet
iğneli kelerbalığı
(Tabiat Doğa) (balık, Fam: Rhinobatidae) common guitarfish
iğneli konuşma
causticity
iğneli olma
pointedness
iğneli rulman
needle bearing
iğneli supap
needle valve
iğneli söz
epigram
iğneli söz
dig, quip
iğneli söz
rapier thrust
iğneli söz
sideswipe
iğneli söz
barb
iğneli söz
cutting words
iğneli söz
biting words
iğneli söz
sarcastic remark
iğneli taşıyıcı
pin chain
iğneli vals
porcupine
iğneli vatoz
(Tabiat Doğa) (balık, Fam: Dasyatidae) [syn.: iğneli vatoz, rina balığı] stingray, stingaree
iğneli yatak
needle bearing
iğneli yazıcı
matrix printer , dot matrix printer
iğne
shot

The doctor gave me a shot. - Doktor bana iğne yaptı.

The nurse gave me a shot. - Hemşire bana bir iğne yaptı.

iğne
(Denizbilim) fiddle
iğne
sarcasm

He doesn't understand sarcasm. - O, iğnelemeyi anlamaz.

iğne
prickle
iğne
hype
iğne
(Bilgisayar) stylus
iğne
(Otomotiv) core
iğne
(Otomotiv) float needle
iğne
(Aydınlatma) post
iğne
spindle
iğne
(Denizbilim) hook

The public bought it hook, line and sinker, didn't they? - Halk olta iğnesi, olta ve olta kurşunu aldı, değil mi?

Tom put bait on the hook. - Tom olta iğnesine yem koydu.

iğne
hypodermic needle
iğne
pinprick
çok iğneli olta takımı
otter
iğne
hypodermic syringe
iğne
pin

The picture was held on by a pin. - Resim bir iğne ile tutturuldu.

It's quiet enough to hear a pin drop. - Bir iğnenin düşüşünü duyacak kadar yeterince sessiz.

iğne
injection

I prefer taking medicine rather than getting an injection. - Ben iğne olmak yerine, ilaç almayı tercih ederim.

Tom is to die by lethal injection tonight. - Tom bu gece öldürücü iğneyle ölecek.

iğne
jujube
iğne
jab
eksenel iğneli rulman
(Otomotiv) thrust needle bearing
iğne
pointer, needle (of a gauge)
iğne
(Botanik) style
iğne
pintle
iğne
style, gnomon (of a sundial)
iğne
spine
iğne
pin, straight pin; safety pin
iğne
sting

Whose sting is more painful: a bee's or a wasp's? - Kimin iğne batması daha ağrılıdır: Bir arının mı yoksa bir yaban arısının mı?

iğne
(akrep vb.) stinger
iğne
(arı vs.) sting
iğne
pricking sensation, prick, pricking
iğne
needle, hypodermic needle
iğne
syringe, hypodermic syringe
iğne
biting remark
iğne
needle, sewing needle
iğne
prick

She pricked herself with a needle while embroidering. - Nakış yaparken kendini bir iğne ile deldi.

He pricked himself with a pin. - O, bir iğne ile kendini deldi.

iğne
needle (of a coniferous tree)
iğne
(süs) brooch
iğne
brooch, pin
iğne
needle; pin, straight pin, safety pin; pointer, needle; spicule, sting; brooch, pin; fishhook; syringe, hypodermic, hypo; injection, shot, jab; pinprick, sarcasm, dig (at sb)
iğne
spicule
iğne
stinger, sting (of an insect)
iğne
pointer
iğne
shot, injection
iğne
bodkin
iğne
hypodermic
iğne
brooch
Türkçe - Türkçe
İğne ile tutturulmuş, iğnelenmiş
İğnesi olan
Kırıcı, gücendirici, dokunaklı, onur kırıcı, kinayeli: "Kızının buna benzer iğneli laflarını işiten Saffet, gerçekten sigarayı bıraktı."- H. E. Adıvar
Kırıcı, gücendirici; dokunaklı, onur kırıcı, kinayeli
İğnesi olan. İğne ile tutturulmuş, iğnelenmiş
iğneli fıçı
Çok sıkıntı ve üzüntü veren durum veya şey
iğneli söz
Dokunaklı, kırıcı söz
İĞNELİ FIÇI
(Osmanlı Dönemi) Mc: Eziyetli ve usandırıcı iş. İnsana eziyet veren ve rahatsız eden yer
iğne
Vücuda bu yolla ilaç verme işi: "Eczacının yaptığı bir adrenalin iğnesinden sonra gözlerini açtı."- H. Taner
iğne
Toplu iğnenin süs olarak kullanılan, iri başlı, renkli bir türü
iğne
Baş, göğüs, yaka vb. yerlerde kullanılan kuyumcu işi süs eşyası
iğne
Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç
iğne
Bazı böceklerde bulunan savunma organı
iğne
Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç. İki şeyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal araç
iğne
Vücuda bu yolla ilâç verme işi
iğne
Oltanın ucundaki küçük çengel
iğne
Dokunaklı söz
iğne
Bitkilerde yumurtacıkla tepecik arasındaki sapçık
iğne
İki şeyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal araç
iğne
Kas veya damar yoluyla vücuda sıvı bir ilacı basınçla vermek için kullanılan pompa
iğne
Bazı araçların ucu sivri parçaları
iğne
Kaslar veya damar yoluyla vücuda sıvı bir ilacı vermek için kullanılan araç, enjektör, şırınga
iğne
Giysi ve benzeri şeyleri dikmeye yarıyan ucu sivrice delici bir alet
iğne
Zerk yolu ile vücuda verilen ilaç
iğne
Botanikte bitkilerde yumurtacıkla tepecik arasındaki sapçık
İğne
(Osmanlı Dönemi) MİHYAT
İğne
(Osmanlı Dönemi) HIYAT
İğne
(Osmanlı Dönemi) VAHİR
iğneli