husus

listen to the pronunciation of husus
Türkçe - İngilizce
point

That's actually a good point. - Bu aslında iyi bir husus.

I had to compromise on this point. - Bu hususta uzlaşmaya varmak zorunda kaldım.

matter

I have nothing to do with this matter. - Bu hususla hiçbir ilgim yok.

We now request your opinion in the above-referenced matter. - Yukarıda belirtilen hususlarda acil görüşünüzü talep ediyoruz.

provision
matter, subject, question; case
matter, subject, question; point, respect, consideration
case
particular point; relation, respect; peculiarity, particularity
particularity
particular
consideration
subject
way
konu, husus
issues, issues
tehlikeli husus
dangerous things
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) İş. Mevzu. Yol. Usul. Keyfiyet. Madde. Şey. Bir şeyin sairlerinden ayrıldığını ve temyizini bildiren cihet ve keyfiyet
Özellik, yön
Konu, madde: "Mallarımın idaresi hususunda kendisinden hiçbir yardım esirgemiyorlar."- E. E. Talu. Özellik, yön
Konu, madde
(Osmanlı Dönemi) VATAR
husus