hukukçu

listen to the pronunciation of hukukçu
Türkçe - İngilizce
lawyer

He is reputed the best lawyer in this city. - Bu kentteki en iyi hukukçu olarak bilinir.

He had a good lawyer. - Onun iyi bir hukukçusu vardı.

jurist
legist
hukuk
(Hukuk) law

Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource. - Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.

Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime. - Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.

hukuk
rights
hukuk
jurisprudence
hukuk
civil law

The police officer enforces civil law. - Polis memuru medeni hukuku uygular.

hukuk
law " tüze; rights" " haklar; friendship" ahbaplık, dostluk
hukuk
friendship
hukuk
(Kanun) legal order
hukuk
law rights
hukuk
(Kanun) legal system

The legal system in the United States is the world's finest. - ABD'deki hukuk sistemi dünyanın en iyisidir.

The legal system in America is the world's finest. - Amerika'daki hukuk sistemi dünyanın en iyisidir.

hukuk
right
hukuk
{s} juristic
hukuk
{s} juristical
hukuk
{i} jus

Tom has just graduated from law school. - Tom az önce hukuk fakültesinden mezun oldu.

Professional translators quite often specialize in just one field, for example law or medicine. - Profesyonel çevirmenler çoğunlukla sadece tek bir alanda uzmanlaşırlar, örneğin hukuk ve tıp.

hukuk
{s} legal

The accused is a legal term. - Sanık hukuki bir terimdir.

Legal terminology is usually incomprehensible to non-specialists. - Hukuk terminolojisi uzman olmayanlar için genellikle anlaşılmazdır.

hukuk
law of
hukuk
law, jurisprudence
hukukçular
the robe
hukukçular
the long robe
hukukçular
the gentlemen of the long robe
uluslararası hukukçu
internationalist
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Hukuk mütehassısı. Hukuku meslek edinen kimse. Avukat, müdde-i umumi "savcı" ve hâkim
Hukuku meslek edinen, hukukla uğraşan kimse: "Görsün bir hukukçuyu başından savmak kolay mı imiş!"- M. Ş. Esendal
Hukuku meslek edinen, hukukla uğraşan (kimse)
HUKUK
(Osmanlı Dönemi) Hukuk Fakültesi
HUKUK
(Osmanlı Dönemi) (Hakk. C.) Haklar
HUKUK
(Osmanlı Dönemi) Üniversitenin hukuk tahsili yaptıran kısmı
HUKUK
(Osmanlı Dönemi) İnsanın cemiyet hayatında riâyet etmesi lâzım gelen kaideler, esaslar, yâni; şer'i ve adli hükümler. Haklıyı haksızdan ayıran kaideler
HUKUK
(Osmanlı Dönemi) Şeriat kitablarında yazılı olan haklar, kanunlar ve kaideler
Hukuk
tüze
Hukuk
(Hukuk) TÜRE
hukuk
Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze
hukuk
Ahbaplık, dostluk
hukuk
Bu yasaları konu alan bilim
hukuk
(Osmanlı Dönemi) haklar, insanın cemiyet hayatında uyması gereken kâideler, esaslar; haklıyı haksızdan ayıran kâideler
hukuk
Haklar
hukuk
Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze: "Hukuk daima âdetlerin peşinden gider, önüne geçmez."- P. Safa
hukuk
Bu yasaları konu alan bilim: "Kaldı ki, böyle bir hareket, milletlerarası hukuka taban tabana zıttı."- Y. K. Karaosmanoğlu
hukuk
Yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak verecek gibi davaları ilgilendiren bölümü
hukukçu