Onlar iyi konut alamadı.
- They could not get good housing.
Amcamın bütün ailesi hikaye anlatıcısını dinlemek için geldi ve tepenin diğer tarafındaki komşu konuttan halamın akrabalarından bazıları bile.
- My uncle’s whole family came to hear the storyteller, and even some of my aunt’s relatives from the neighboring housing on the other side of the hill.
Initial pressure of the filter housing is 4 bars.
Çoğu kişinin, konutlarının koşulları hakkında şikayet edecek bir şeyi vardır.
- Most people have something to complain about their housing conditions.
Son ev Tom'un konutuydu.
- The last house was Tom's residence.
Onlar bir sosyal konutta yaşıyorlar.
- They live in a council house.
Tom gösterişli ve güzel bir ev yapmak istiyor.
- Tom wants to build an ostentatious and smart house.
Benim en sevdiğim gösteri Umutsuz Ev kadınları.
- My favourite show is Desperate Housewives.
Meclis otuz üç kez oylama yaptı.
- The House voted thirty-three times.
Kongre'nin her iki meclisi Jefferson'un teklifini onayladı.
- Both houses of Congress approved Jefferson's proposal.
Binlerce haneye elektrik sağlayacak kadar güneş paneli kuruldu.
- Enough solar panels have been installed to provide electricity to thousands of households.
Toplam hane halkı geliriniz nedir?
- What's your total household income?
Evimin önündeki sokak oldukça dar.
- The street in front of my house is pretty narrow.
Evimin arkasındaki sokak, dağıtım kamyonları için çok dar.
- The street behind my house is too narrow for delivery trucks.
Royal House eski bir kurumdur.
- The Royal House is an ancient institution.
İngiliz Parlamentosu, Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasına bölünmüştür.
- The British Parliament is divided into the House of Commons and the House of Lords.
Tom ev halkının bir parçasıydı.
- Tom was part of our household.
Benim ev halkımın 5 üyesi vardır.
- There are 5 members of my household
Bu içki şirkettendir.
- This drink is on the house.
Evimizin altındaki böceklerden kurtulmak için bir şirket kiraladık.
- We hired a company to get rid of the insects under our house.
Onlar evin sahibinin yurt dışında eğitim aldığını düşünüyorlar.
- They think the owner of the house is studying abroad.
İnsanların açlık çektiği yerler varken, Japonya'da birçok yiyeceğin atıldığı bir sürü meskenlerin ve restoranların olması yüz kızartıcı bir gerçektir.
- It is a shameful fact that, while there are lands where people suffer from hunger, within Japan there are many households and restaurants where much food is thrown away.
The gears were grinding against their housing.
We are housing the Wik* servers in Florida.
She lives in low-income housing.
This is my house and my family's ancestral home.
The current Queen is from the House of Windsor.
A small publishing house would have a contract with an independent fulfillment house.
The car is housed in the garage.
I was a member of Spenser house when I was at school.
A pilot took charge of the wheel house until the ship was moored.
The former carriage house had been made over into a guest house.
Is there a doctor in the house?.
... free housing prices ever again and keeps the dream up ownership ...
... We've still got a housing situation in which too many ...