O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Sen samimi olmalısın, onlar sana bir arkadaş gibi davranırlar.
- You should be frank, and they will treat you as a friend.
O, oldukça açık sözlü bir kişidir.
- He is an extremely frank person.
Tom o konuda çok açık sözlüydü.
- Tom was quite frank about it.
He looks like a used car salesman, but he's really on the level, so you can trust him.