Tom duvardaki kurşun deliklerini farketmedi.
- Tom didn't notice the bullet holes in the wall.
Ultraviyole ışınlarının ani artışı araştırmacıları ozon deliklerinin varlığına inandırdı.
- The sudden increase of ultraviolet rays made the researchers believe in the existence of ozone holes.
Tom ön avlusunda bir çukur kazdı.
- Tom dug a hole in his front yard.
Onlar çukur kazıyorlar.
- They're digging a hole.
Çocuklar bilye oyunları için yerde küçük bir oyuk açtılar.
- The children made a small hole in the ground for their game of marbles.
Tutukluluğu sırasında Tom hücrede birkaç ay geçirdi.
- During his detention, Tom spent several months in the hole.
Neden 5 ve 50 yenlik bozuk paraların ortasında boşluk var?
- Why do the five yen coin and the fifty yen coin have holes in the center?
Anlatı boşluklarla dolu.
- The story is full of holes.
Sadece bir deliğe girmek ve asla çıkmak istemiyorum.
- I just want to crawl into a hole and never come out.
Bir metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur kazmak yaklaşık 2.5 saatimi aldı.
- It took me about two and a half hours to dig a hole one meter in diameter and two meters in depth.
car hole; brain hole.
Get some popcorn out of that popcorn bucket hole.
I have found a hole in your argument.
The shortstop ranged deep into the hole to make the stop.
She completely holed the argument.
His apartment is a hole!.
I played 18 holes yesterday. The second hole today cost me three strokes over par.
Shrapnel holed the ship's hull.