hoş olmayan

listen to the pronunciation of hoş olmayan
Türkçe - İngilizce
{s} unpleasant

We had an unpleasant experience there. - Orada hoş olmayan bir deneyim yaşadık.

To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him. - Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.

unpalatable
unlikeable
ungracious
objectionable
unlikable
disagreeable
unenjoyable
unenviable
hoş olmayan durum
unpleasantness
hoş olmayan