hizmetçi

listen to the pronunciation of hizmetçi
Türkçe - İngilizce
servant

He is rich enough to keep a servant. - Bir hizmetçi tutacak kadar zengin.

If you behave like a servant, you'll be treated like a servant. - Bir hizmetçi gibi davranırsan, bir hizmetçi gibi davranılırsın.

maid

Tom's acknowledgement that he stole the ring cleared the maid of suspicion. - Yüzüğü onun çaldığına dair Tom'un onayı hizmetçiyi şüpheli olmaktan kurtardı.

I'm a stupid old maid in my thirties. - Ben otuzlu yaşlarda aptal yaşlı bir hizmetçiyim.

charwoman
skivvy

No, you clean it! I'm not your skivvy! she said. - O, Hayır, onu sen temizle! Ben senin hizmetçin değilim! dedi.

helper
factotum
domestic help
housemaid
servitor
maidservant
waiting maid
slavey
help
domestic servant
menial
server

I'll be your server tonight. - Bu gece hizmetçiniz olacağım.

Here comes the server. - İşte hizmetçi geliyor.

waiting girl
domestic
servant maid
maidservant, maid
handmaid
maidservant, maid, domestic
handmaiden
waiting man
menfolk
serviceman
house servant
retainer
flunky
attendant
{i} abigail
familiar
hizmet
service

Bank services are getting more and more expensive. - Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.

In the United States, 20 million new jobs have been created during the past two decades, most of them in the service sector. - Amerika Birleşik Devletlerinde, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca 20 milyon yeni iş yaratılmıştır, onların çoğu hizmet sektöründedir.

hizmetçi baldırı
joint, reefer
hizmetçi dedikodusu
backstairs gossip
hizmetçi gibi çalışmak
skivvy
hizmetçi hangi gün geliyor
Which day does the maid come
hizmetçi kadın
doll
hizmetçi kadın
maidservant, charlady, charwoman
hizmetçi kız
servant girl, wench
hizmetçi kız
tweeny
hizmetçi kız
servant girl
hizmetçi kız
waiting girl
hizmetçi kız
maid

The maid gave up her job. - Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.

hizmetçi kız
girl
hizmetçi kız karakteri
soubrette
hizmet
{i} duty

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

hizmet
employment
hizmet
waiting

Everyone is waiting on you. - Herkes sana hizmet ediyor.

We're waiting to be served. - Biz hizmet edilmeyi bekliyoruz.

hizmet
{i} function
hizmetçi kız
aupair
hizmet
post

The postal service in this country isn't fast. - Bu ülkede posta hizmeti hızlı değildir.

Is there postal service on Sunday? - Pazar günü posta hizmeti var mı?

hizmet
(Ticaret) services

The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows. - Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir.

Postal services are a government monopoly. - Posta hizmetleri devlet tekelindedir.

hizmet
(Kanun) servitude
hizmet
servicing
hizmet
labor-intensive
hizmet
yoke
hizmet
(Kanun) employment contract
hizmet
station

Why on earth did you take him to the station? - Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?

hizmet
labour-intensive
hizmet
attendance
hizmet
attention
hizmet
line

After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line. - Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.

hizmet
serve

This hotel does not serve lunch. - Bu otel öğle yemeği hizmeti vermez.

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

hizmetçi kız
handmaiden
hizmetçi kız
serving girl
hizmetçi kız
handmaid
erkek hizmetçi
male maid
hizmet
ministry
hizmet
{i} ministration
hizmet
at service
bayan hizmetçi
maid

Have you ever hired a maid? - Hiç bir bayan hizmetçiyi işe aldın mı?

hizmet
labor intensive
hizmet
service, employ; duty, function; care, attention
hizmet
care, maintenance
hizmet
labor
hizmet
labour [Brit.]
hizmet
laborintensive
hizmet
{i} Labour
hizmet
appointment
hizmet
office

He works at the welfare office. - O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.

hizmet
mission

The mission remains to serve others. - Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.

hizmetçi kız
{i} wench
kişisel hizmetçi
equerry
şımarık hizmetçi kız
soubrette
Türkçe - Türkçe
Hizmet gören kimse
Belli bir ücretle ev işlerini yapmak için tutulan kadın
Belli bir ücretle ev işlerini yapmak için tutulan kadın: "Arkasından, kucağı paketlerle dolu hizmetçi kızla içeri giriyorlar."- Y. Z. Ortaç
kadın
perestar
mulak
(Osmanlı Dönemi) hademe
(Osmanlı Dönemi) hizmetkâr
Hizmet
(Osmanlı Dönemi) KATV
Hizmet
(Osmanlı Dönemi) HAFFANE
Hizmetçiler
(Osmanlı Dönemi) PERESTARÂN
HİZMET
(Osmanlı Dönemi) Bir insan, hayvan veya nebatın muhtaç olduğu işler ve takayyüdat
HİZMET
(Osmanlı Dönemi) Birinin işini görme. Bir kimsenin hesabına veya menfaatına iş görme, bu suretle yapılan iş, vazife. Memuriyet
hizmet
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma: "Vatan, evladının hizmetini bekliyor."- Ö. Seyfettin
hizmet
Görev, iş
hizmet
Birinin işini görme veya birine yarayan bir işi yapma
hizmet
Bakım, özen, ihtimam
hizmetçi