hissettirmek

listen to the pronunciation of hissettirmek
Türkçe - İngilizce
hint
shadow out
shadow forth
adumbrate
to let (someone) know about (something)
to cause (someone) to perceive (something)
make feel
make understand
breathe
hint at
evoke
hisset
{f} felt

She was very well before lunch, but felt sick afterward. - O, öğle yemeğinden önce çok iyiydi, ama sonrasında hasta hissetti.

Words cannot describe the horror I felt. - Kelimeler hissettiğim korkuyu anlatamaz.

hisset
{f} feeling

I'm not feeling too well. - Ben çok iyi hissetmiyorum.

We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live. - Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

hisset
{f} sensing

Sensing danger, he ran away. - Tehlikeyi hissetti, kaçtı.

hisset
{f} feel

People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there. - Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.

I find it necessary to be able to say what I feel. - Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.

kendini hissettirmek
to make one's/its presence felt
Türkçe - Türkçe
Hissetmesine sebep olmak, duyurmak, sezdirmek: "Hesapları araştırdığımı hissettiren bir vesikayı okuduğu zaman sarardı."- F. R. Atay
Hissetmesine sebep olmak, duyurmak, sezdirmek
HİSSET
(Osmanlı Dönemi) Cimrilik. Bahillik. Tamahkârlık
HİSSET
(Osmanlı Dönemi) Alçaklık
hisset
Cimrilik, pintilik
hisset
Cimri
hissettirme
Hissettirmek işi
hissettirmek