hissedilmek

listen to the pronunciation of hissedilmek
Türkçe - İngilizce
perceived
be perceived
to be sensed, be perceived
hisset
{f} felt

I felt the house shake a little. Didn't you? - Ben evin biraz sallandığını hissettim, sen hissetmedin mi?

Words cannot describe the horror I felt. - Kelimeler hissettiğim korkuyu anlatamaz.

hisset
{f} feeling

I was not feeling very hungry. - Çok aç hissetmiyordum.

Tom wasn't feeling particularly talkative. - Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.

hisset
{f} sensing

Sensing danger, he ran away. - Tehlikeyi hissetti, kaçtı.

hisset
{f} feel

We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live. - Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there. - Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.

Türkçe - Türkçe
Sezilmek: "Bu akşam sesinde kaba ve iğrenç bir şeyden söz eder gibi, âdeta bir tiksinme hissediyordu."- H. E. Adıvar
Hissetme işine konu olmak
Sezilmek
HİSSET
(Osmanlı Dönemi) Cimrilik. Bahillik. Tamahkârlık
HİSSET
(Osmanlı Dönemi) Alçaklık
hissedilme
Hissedilmek işi
hisset
Cimrilik, pintilik
hisset
Cimri
hissedilmek