Feeling the house shake, I ran outside.
- Evin sarsılmasını hissederek dışarıya koştum.
Feeling the house shake, I ran out into the street.
- Evin sallandığını hissederek caddeye doğru koştum.
I felt the house shake a little. Didn't you?
- Ben evin biraz sallandığını hissettim, sen hissetmedin mi?
She felt uneasy when the children did not come home.
- Çocuklar eve gelmediği zaman huzursuz hissetti.
I was not feeling very hungry.
- Çok aç hissetmiyordum.
Tom wasn't feeling particularly talkative.
- Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
Sensing danger, he ran away.
- Tehlikeyi hissetti, kaçtı.
People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there.
- Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.
I find it necessary to be able to say what I feel.
- Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.