himmel!

listen to the pronunciation of himmel!
Almanca - Türkçe
göğü
göğe
semaye
gökyüz
gökler
seman
göğün
göklere
[der] gökyüzü, gök, sema; cennet; sayvan
- {'himıl} r gök
r. 'himıl gök
sema
gök

Aniden bulutlar gökyüzünü kararttı. - Plötzlich verdunkelten Wolken den Himmel.

Gökyüzü neden mavidir? - Warum ist der Himmel blau?

İngilizce - Türkçe

himmel! teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

heaven
{i} cennet

Farklı aklı olanlara, aynı dünya bir cehennem ve bir cennettir. - To different minds, the same world is a hell, and a heaven.

Horatio, Cennette ve Dünyada sizin felsefenizde hayal edilenden çok daha fazla şeyler vardır. - There are more things in Heaven and Earth, Horatio, than are dreamt of in your philosophy.

heaven
Allah

Allah elimizden gelen her şeyi yaptığımızı biliyor. - Heaven knows we've done everything we can.

Allah insanlara hayat verir ve onların her türlü arzularına sahip olmalarına sebep olur. - Heaven gives life to people and causes them to have all kinds of desires.

heaven
ç.gökyüzü
heaven
Tanrı

Beni yaratan, cennetin babası Tanrı'yı seviyorum. - I love God, Heaven's father, who created me.

Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. - In the beginning God created the heaven and the earth.

heavens
gök

Göklerde ve yerde aşkın veremeyeceği hiçbir şey yok. - There is nothing in the Heavens and on the Earth that love cannot give.

Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun. - Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.

heaven
{i} sema
heaven
{i} mutluluk

O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu. - After he heard the news, Tom was in seventh heaven.

headliner
{i} assolist
headliner
{i} başrol oyuncusu
headliner
{i} star
headliner
{i} önemli kimse
heaven
{i} gök

Uzayda sayısız gök cisimleri var. - There are countless heavenly bodies in space.

Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun. - Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.

heaven
{i} gökyüzü

Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor. - Many stars shine in the heavens.

Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor. - Thousands of stars shone in the heavens.

Almanca - İngilizce
Strewth!
heaven

There are countless heavenly bodies in space. - Im Universum gibt es unzählbar viele Himmelskörper.

Heaven's vengeance is slow but sure. - Die Rache des Himmels ist langsam, aber sicher.

(cloth) canopy
headliner
headlining
roof lining
heavens

In the beginning God created the heavens and the earth. - Am Anfang schuf Gott Himmel und Erde.

He looked to the heavens. - Er schaute in den Himmel.