Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
- Mount Everest is the world's highest peak.
Hisse senetleri yeni bir zirve yaptı.
- Stocks hit a new high.
Everest dünyanın en yüksek zirvesidir.
- Mt. Everest is the highest peak in the world.
Tom'un yüksek yerlerde arkadaşları var.
- Tom has friends in high places.
Hala yüksek yerlerde arkadaşlarım var.
- I still have friends in high places.
Bu, günümün önemli olayıydı.
- This was the highlight of my day.
O lisede, spor, derslerden daha önemlidir.
- At that high school, sports is more important than academics.
Dünyadaki en yüksek nokta neresi?
- Where is the highest point on earth?
Everest Dağı'nın zirvesi dünyadaki en yüksek noktadır.
- Mount Everest's summit is the highest spot in the world.
Japon lise öğrencileri yılda 35 hafta okula gider.
- Japanese high school students go to school 35 weeks a year.
Cuma gecesi lisede bir dans olacak.
- There will be a dance Friday night at the high school.
Tom haberi duyduktan sonra yüksekten uçuyordu.
- Tom was flying high after he heard the news.
Atmosferde ne kadar yüksekte seyahat edersen o kadar az hava vardır.
- The higher in the atmosphere you travel, the less air there is.
Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.
- Many high-level officials attended the meeting.
Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
- Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
- A big title does not necessarily mean a high position.
Siparişinize en büyük önceliği verdik.
- We have given your order highest priority.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
O, ulusal lise boks şampiyonası yarışmasına girdi.
- He entered the national high school boxing championship competition.
Yüksek atlamada dünya rekoru kırdı.
- She set the world record for the high jump.
Tuna'nın su seviyesi rekor yüksekliğe ulaştı.
- The Danube's water level has reached a record high.
Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
- Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
- The price of this camera is very high.
Norveççe, İsveççe ve Danimarkaca karşılıklı olarak yüksek derecede anlaşılabilirdir.
- Norwegian, Swedish and Danish are mutually intelligible to a high degree.
Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
- The university conferred its highest degree on him.
Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı.
- Prices have reached a 13-year high.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.
- If jumps too high the rat - it's captured by the cat.
Siz ne kadar yükseğe sıçrayabilirsiniz?
- How high can you jump?
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
Yüksek dağın tepesinde hava incedir.
- The air is thin at the top of a high mountain.
Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
- The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Caddenin yukarısındaki lisede Fransızca öğretirim.
- I teach French at the high school up the street.
Ne kadar yukarıya gidersek hava o kadar soğuk olur.
- The higher we go up, the cooler the air becomes.
Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
- Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
Onlar lüks içinde yaşıyorlar.
- They're eating high on the hog.
Milli piyangoyu kazanırsam, lüks içinde yaşayabilirim.
- If I win the lottery, I'll be able to live high on the hog.
Costs have grown higher this year again.
I certainly can't sing that high.
The note was too high for her to sing.
How high above land did you fly?.
That pill gave me a high for a few hours, before I had a comedown.
... highs of one question what are some ways that we can become more involved with ...