Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
- Mount Everest is the world's highest peak.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Yüksek bir dağın zirvesinde hava çok incedir.
- The air is very thin at the top of a high mountain.
Everest dünyanın en yüksek zirvesidir.
- Mt. Everest is the highest peak in the world.
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
- It must be nice to have friends in high places.
Hala yüksek yerlerde arkadaşlarım var.
- I still have friends in high places.
Bu, günümün önemli olayıydı.
- This was the highlight of my day.
O lisede, spor, derslerden daha önemlidir.
- At that high school, sports is more important than academics.
Dünyadaki en yüksek nokta neresi?
- Where is the highest point on earth?
Stok geçen temmuz ayında yüksek noktaya ulaştı.
- The stock reached its high point last July.
Ben liseden beri seni görmedim.
- I haven't seen you since high school.
Cuma gecesi lisede bir dans olacak.
- There will be a dance Friday night at the high school.
Bir kartal havada yüksekte süzülüyordu.
- An eagle was soaring high up in the air.
Benim için arar mısın? Telefon çok yüksekte.
- Could you dial for me? The telephone is too high.
Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
- How to overcome the high value of the yen is a big problem.
Tom ve Mary yüksek verimli üstten yüklemeli bir çamaşır makinesi aldı.
- Tom and Mary bought a high-efficiency top-loading washer.
Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
- How to overcome the high value of the yen is a big problem.
Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
- What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Ben, ulusal hükümetten herhangi bir yardım almamızın çok olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's highly unlikely that we'll ever get any help from the national government.
ABD işsizlik oranı 2009 yılında rekor kırdı.
- The US unemployment rate hit a record high in 2009.
Yüksek atlamada dünya rekoru kırdı.
- She set the world record for the high jump.
Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
- The price of this camera is very high.
Kangurular çok yüksek sıçrarlar.
- The kangaroo jumps very high.
Onunu prens hazretleri nerede?
- Where is her royal highness?
Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
- The university conferred its highest degree on him.
Eroin yüksek derecede bağımlılık yapar.
- Heroin is highly addictive.
Everest dağının doruk noktası dünyada en yüksek noktadır.
- The peak of mount Everest is the highest spot in the world.
Fiyatlar on üç yılın doruk noktasına çıktı.
- Prices have reached a 13-year high.
Siz ne kadar yükseğe sıçrayabilirsiniz?
- How high can you jump?
Fare çok yükseğe sıçrasa da, kedi tarafından yakalanır.
- If jumps too high the rat - it's captured by the cat.
Daha yukarıya giderken hava incelir.
- As you go up higher, the air becomes thinner.
Biz yukarıya giderken hava incelir.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
Egzosfer atmosferin en üst tabakasıdır. 10.000 kilometreye kadar termosferin üstünden uzanır.
- The exosphere is the highest layer of the atmosphere. It extends from the top of the thermosphere up to 10,000 kilometers.
Hiçbir kuş gereğinden çok yükseğe uçmaz, eğer ki kendi kanatlarıyla uçuyorsa.
- No bird soars too high if he soars with his own wings.
Biz yukarı çıkarken hava soğur.
- As we go up higher, the air becomes cooler.
Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.
- The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over.
Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
- Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
Onlar lüks içinde yaşıyorlar.
- They're eating high on the hog.
Milli piyangoyu kazanırsam, lüks içinde yaşayabilirim.
- If I win the lottery, I'll be able to live high on the hog.
Ladies and gentlemen, I present to you His Royal Highness The Prince of Wales.
Ladies and gentlemen, I present to you Her Royal Highness The Crown Princess Victoria.
Yes, madame, since your Highness has deigned to begin, will you deign to finish—”.
Costs have grown higher this year again.
I certainly can't sing that high.
The note was too high for her to sing.
How high above land did you fly?.
That pill gave me a high for a few hours, before I had a comedown.