Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı.
- Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him.
Çocuk, kapının arkasına saklandı.
- The boy hid behind the door.
Tom hayal kırıklığını gizlemek için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to hide his disappointment.
Tom kelliğini gizlemek için şapkasını çıkarmadı.
- Tom kept his hat on to hide his baldness.
Tom hislerini Mary'den saklamak zorunda değildir.
- Tom doesn't have to hide his feelings from Mary.
Paramı saklamak için iyi bir yer düşünemedim.
- I couldn't think of a good place to hide my money.
Benim postumu kurtardığın için teşekkürler.
- Thanks for saving my hide.
Saklanmak zorunda değiliz.
- We don't have to hide.
Bir kayanın altında saklanmak istiyorum.
- I want to hide under a rock.
Tom hayal kırıklığını gizlemeye çalıştı.
- Tom tried to hide his disappointment.
Duygularını gizlemek zorunda değilsin.
- You don't have to hide your feelings.
Tom'un gizleyecek bir şeyi yoktu.
- Tom had nothing to hide.
Bavulu açamayasın diye anahtarı gizleyeceğim.
- I shall hide the key so that you cannot open the suitcase.
Tom'un gizlenmek için hiçbir nedeni yok.
- Tom has no reason to hide.
Gizlenmek zorunda değiliz.
- We don't have to hide.
Saklayacak bir şeyim yok.
- I have nothing to hide.
Saklayacak bir şeyim yok.
- I've got nothing to hide.
The blind man, whom he had not been able to cure with the pomade, had gone back to the hill of Bois-Guillaume, where he told the travellers of the vain attempt of the druggist, to such an extent, that Homais when he went to town hid himself behind the curtains of the Hirondelle to avoid meeting him.