heyecanli

listen to the pronunciation of heyecanli
Türkçe - İngilizce

heyecanli teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

heyecanlı
excited

Excited girls look pretty sometimes. - Heyecanlı kızlar hoş görünebilir.

The band are very excited about their upcoming tour. - Grup, gelecek turla ilgili çok heyecanlı.

heyecanlı
exciting

That was an exciting game. Everybody was excited. - Heyecanlı bir oyundu.Herkes heyecanlandı.

What an exciting game! - Ne heyecanlı bir oyun!

heyecanlı
happy

We're very happy and very excited. - Çok mutlu ve çok heyecanlıyız.

I'm very excited and happy. - Çok heyecanlı ve mutluyum.

heyecanlı
exciting; (something) which excites; marked by excitement
heyecanlı
lyrical
heyecanlı
delirious
heyecanlı
zealous
heyecanlı
vibrant
heyecanlı
tiptoe
heyecanlı
jumpy
heyecanlı
ardent
heyecanlı
in a flutter
heyecanlı
tremulous
heyecanlı
hecticical
heyecanlı
emotionalistic
heyecanlı
impassion
heyecanlı
hectical
heyecanlı
stormy
heyecanlı
zest
heyecanlı
uptight
heyecanlı
stirring
heyecanlı
(Pisikoloji, Ruhbilim) emotive
heyecanlı
atwitter
heyecanlı
sensational
heyecanlı
exercised
heyecanlı
action-packed
heyecanlı
nervous

I'm nervous and excited. - Ben kaygılı ve heyecanlıyım.

Tom is nervous and excited. - Tom sinirli ve heyecanlı.

heyecanlı
alive

What an exciting time to be alive. - Hayatta kalmak için ne heyecanlı bir zaman.

heyecanlı
timid
heyecanlı
wrought-up
heyecanlı
exercise
heyecanlı
redhot
heyecanlı
warm
heyecanlı
effusive
heyecanlı
thrilling

In the most thrilling moment, everyone looked very tense. - En heyecanlı anda herkes çok gergin görünüyordu.

heyecanlı
passionate
heyecanlı
breathtaking
heyecanlı
gone
heyecanlı
heated
heyecanlı
crazed
heyecanlı
excited; agitated; emotional
heyecanlı
hot
heyecanlı
glowing
heyecanlı
aglow
heyecanlı
emotional
heyecanlı
inspired
heyecanlı
dramatic
heyecanlı
impassioned
heyecanlı
excitable; emotional
heyecanlı
hectic

It was a little hectic. - O biraz heyecanlıydı.

That week in Boston was pretty hectic. - Boston'daki o hafta oldukça heyecanlıydı.

heyecanlı
rhapsodical
heyecanlı
febrile
heyecanlı
feverish

You're still feverish. - Sen hâlâ heyecanlısın.

heyecanlı
excitable
heyecanlı
spirited
heyecanlı
in a lather
heyecanlı
suspenseful, full of suspense; thrilling
heyecanlı
agog
heyecanlı
declamatory
heyecanlı
het up
heyecanlı
excitable; excited; exciting, thrilling, stirring
heyecanlı
agitated

Tom is still very agitated. - Tom hâlâ çok heyecanlı.

Tom was in a very agitated state. - Tom çok heyecanlı bir durumdaydı.

heyecanlı
astir
heyecanlı
nail biting
heyecanlı
gripping
heyecanlı
rhapsodic
heyecanlı
intense
heyecanlı
heady
heyecanlı
timorous
heyecanlı
startling
heyecanlı
ablaze
heyecanlı
keyed-up
heyecanlı
fevered
heyecanlı
{s} wrought up
heyecan
thrill

If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory. - Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.

In the most thrilling moment, everyone looked very tense. - En heyecanlı anda herkes çok gergin görünüyordu.

heyecan
{i} excitement

Her heart was throbbing with excitement. - Heyecandan kalbi titriyordu.

Don't you want a little excitement? - Birazcık heyecan istemez misin?

heyecanlı hikâye
thriller
heyecanlı film
thriller
heyecanlı kitap
thriller
heyecanlı oyun
thriller
heyecanlı bir halde
warmly
heyecanlı olmak
be worked up
heyecanlı bir bekleyiş
under dog
heyecanlı bir biçimde
frenetically
heyecanlı bir şekilde
inspiredly
heyecanlı bir şekilde
rhapsodically
heyecanlı bir şekilde
excitingly
heyecanlı bir şekilde
burbly
heyecanlı bir şekilde
hecticly
heyecanlı bir şekilde
emotionally
heyecanlı bitiş
grandstand finish
heyecanlı depresyon
(Pisikoloji, Ruhbilim) agitated depression
heyecanlı dizi
(Televizyon) cliff-hanger
heyecanlı dizi
(Televizyon) cliffhanger
heyecanlı dizi film
(Televizyon) cliffhanger
heyecanlı dizi film
(Televizyon) cliff-hanger
heyecanlı hikâye
shocker
heyecanlı kalabalık
exited crowd
heyecanlı kimse
emotionalist
heyecanlı konuşma
declamation
heyecanlı konuşma yapmak
declaim
heyecanlı konuşmacı
rhapsodist
heyecanlı konuşmacı
tub-thumper
heyecanlı kılmak
sensationalize
heyecanlı olarak
hectically
heyecanlı olay
rouser
heyecanlı olaylar dizisi
drama
heyecanlı resimli roman
(Televizyon) cliff-hanger
heyecanlı roman
shocker
heyecanlı ucuz roman
dime novel
heyecanlı varış
cliffhanger
heyecan
sensation

The hair style of the Beatles created a sensation. - Beatles'ın saç stili heyecan yarattı.

That was a respectable performance, but it definitely wasn't sensational. - Bu saygın bir performans oldu, ama kesinlikle heyecan verici değildi.

heyecan
excitement, thrill, flutter, fluster, the jitters, kick; enthusiasm, emotion
heyecan
{i} fever

You're still feverish. - Sen hâlâ heyecanlısın.

heyecan
{i} emotion

Tom listened to what Mary had to say without showing any emotion. - Tom Mary'nin söylemek zorunda olduğu şeyi herhangi bir heyecan göstermeden dinledi.

She didn't display any type of emotion. - O herhangi tipte heyecan göstermedi.

heyecan
{i} spice
heyecan
affect
heyecan
{i} stir

The news is creating a stir. - Haber heyecan yaratıyor.

The news caused a huge stir. - Haber büyük bir heyecan yarattı.

heyecan
taking
heyecan
trepidation
heyecan
jitter
heyecan
agitate

Tom was in a very agitated state. - Tom çok heyecanlı bir durumdaydı.

Tom is looking a bit agitated. - Tom biraz heyecanlı görünüyor.

heyecan
ery
heyecan
enthusiasim
heyecan
whirl
heyecan
turn

She turned on her lover. - O, aşkını heyecanlandırdı.

He turns me on when he wears those clothes. - O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.

heyecan
ardour
heyecan
storm
heyecan
flutter
heyecan
buck fever
heyecan
perturbation
heyecan
scene

That's a heartwarming scene. - Bu heyecanlandırıcı bir sahne.

heyecan
flurry
heyecan
tumult
heyecan
spirit
heyecan
jitters
heyecan
ferment
heyecan
feeling
heyecan
tizzy
heyecan
stew
heyecan
vibe
heyecan
excited to
heyecan
thrill to

It's always a thrill to play with you. - Seninle oynamak her zaman bir heyecan.

en heyecanlı yeri
thick
en heyecanlı yerinde
in the thick of it
fazla heyecanlı
overstrung
heyecan
ardour [Brit.]
heyecan
animation
heyecan
flush
heyecan
fermentation
heyecan
agitation
heyecan
flap
heyecan
ardor
heyecan
commotion
heyecan
fire
heyecan
excitement; ardor; agitation; emotion
heyecan
enthusiasm

I don't share your enthusiasm. - Ben de senin heyecanını paylaşmıyorum.

The children played in the mud with enthusiasm. - Çocuklar heyecanla çamurda oynadılar.

heyecan
exaltation
heyecan
dither
heyecan
bang
heyecan
drama

It was a dramatic moment. - Heyecan verici bir andı.

heyecan
suspense (pleasant excitement as to the outcome of a situation)
heyecan
the shivers
heyecan
tension
heyecan
{i} kick

Did you do it just for kicks? - Sadece heyecan olsun diye mi bunu yaptın?

He killed the old lady just for kicks. - Sadece heyecan olsun diye yaşlı bayanı öldürdü.

heyecan
{i} rhapsody
heyecan
{i} vibes
heyecan
fluster
heyecan
{i} yeast
heyecan
swivet
heyecan
splash
heyecan
{i} twitter
heyecan
state

Tom was in a very agitated state. - Tom çok heyecanlı bir durumdaydı.

heyecan
{i} ruffle
heyecan
{i} furore
heyecan
{i} wallop
heyecan
frisson
heyecan
{i} furor
heyecan
{i} vibration
heyecan
{i} pucker
heyecan
{i} warmth
heyecan
{i} springtide
heyecan
{i} glow
heyecan
razzle dazzle
heyecan
{i} tingle
heyecan
{i} shiver
yükseklere çıkıp birden inen heyecanlı tren
roller coaster
zihni bulanık-heyecanlı
(Pisikoloji, Ruhbilim) confused-agitate
Türkçe - Türkçe

heyecanli teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

heyecanlı
Heyecanla yapılan
heyecanlı
Heyecanla yapılan: "Politikacıların gürültülü, heyecanlı tartışmalarından nefret ederdi."- H. Taner
heyecanlı
Heyecan veren
heyecanlı
Çabuk, kolay heyecanlanan (kimse), müteheyyiç
HEYECAN
(Osmanlı Dönemi) Coşkunluk. Coşmak
HEYECAN
(Osmanlı Dönemi) Birden bire şiddetle hislenme. Ürperme
heyecan
Coşku
heyecan
Sevinç, korku, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, sevgi gibi sebeplerle ortaya çıkan güçlü ve geçici duygu durumu