Yağmur yağdığı için, Nancy dışarı çıkmaya tereddüt etti.
- Since it was raining, Nancy hesitated to go out.
O, eşine gerçeği anlatmakta tereddüt etmedi.
- He didn't hesitate to tell his wife the truth.
He hesitated whether to accept the offer or not; men often hesitate in forming a judgment.