hesap

listen to the pronunciation of hesap
Türkçe - İngilizce
calculation

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

I've been doing some calculations. - Bazı hesaplamalar yapıyorum.

account

My wife keeps the household accounts. - Ev hesaplarını eşim tutar.

I will account for the incident. - Ben olay için hesap vereceğim.

score
count

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

Abacuses are counting devices. - Abaküsler hesaplama aracıdır.

bill

The bill came to over $25. - Hesap 25 dolardan fazla geldi.

The bill added up to three thousand dollars. - Hesap üç bin dolar tuttu.

computation
bill, check, tab (in a restaurant, bar, etc.)
sum
statement

Statements will be mailed every quarter. - Hesap özetleri her üç ayda bir gönderilecektir.

accounts

The accounts have been audited. - Hesaplar denetlenmektedir.

My wife keeps the household accounts. - Ev hesaplarını eşim tutar.

debt
check

Waiter, the check, please. - Garson, hesap lütfen.

We'd like separate checks, please. - Ayrı hesaplar istiyoruz, lütfen.

(Ticaret) facility
(Bilgisayar) calc

He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records. - O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.

A computer can calculate very rapidly. - Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.

recital
(Ticaret) balance

Tom double-checked his bank balance before writing the check. - Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.

I'd like to find out my bank balance. - Banka hesap bakiyemi öğrenmek istiyorum.

tally
cipher
calculate

To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth. - Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.

To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth. - Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.

calculation, computation
calculus
arithmetic
(Hukuk) account, bill
settling
plan, expectation
calculating

He is shrewd and calculating. - O, kurnaz ve hesapçıdır.

Tom didn't want to waste any more time calculating how much time had been wasted. - Tom ne kadar zamanın boşa harcandığını hesaplamada daha fazla zamanı boşa harcamak istemedi.

account, financial record
estimate

Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun. - İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.

reckoning
calculation, calculus, computation; account; bill, check; estimate; arithmetic
sums
counting

Abacuses are counting devices. - Abaküsler hesaplama aracıdır.

Tom was counting on Mary to help him get ready for the party. - Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.

account, money owed or on deposit
tab

The calculator on the table is mine. - Masadaki hesap makinesi benim.

accountable to
hesap makinesi
calculator

Something is wrong with this calculator. - Bu hesap makinesinde bir sorun var.

The batteries in my calculator are dead. - Benim hesap makinesindeki piller ölü.

hesap etmek
count up
hesap etmek
calculate
hesap verme
explaining
hesap vermek
account for
hesap vermek
explain
hesap özeti
(Kanun,Ticaret) extract
hesap özeti
(Ticaret) statement
hesap etme
(Ticaret) count
hesap etme
(Ticaret) computation
hesap etmek
work out
hesap etmek
(Kanun,Ticaret) count
hesap etmek
make
hesap etmek
cast up
hesap görme
account
hesap görmek
settle accounts
hesap görmek
pay the bill
hesap günü
(Ticaret) name day
hesap işi
(Ticaret) computation
hesap kesim
charge
hesap kodu
(Politika, Siyaset,Ticaret) account code
hesap lütfen
(Gıda) the bill please
hesap mak
(Bilgisayar) calculator
hesap no
(Bilgisayar) acct id
hesap no
(Bilgisayar) account id
hesap no
account no
hesap seç
(Bilgisayar) select account
hesap tutma
accounting
hesap özeti
(Bilgisayar) account summary
hesap özeti
(Ticaret) account statement
hesap özeti
(Ticaret) abstract
hesap) açık
deficit
hesap defteri
ledger

There are many questionable points in this ledger. - Bu hesap defterinde birçok şüpheli noktalar var.

hesap denetimi
Audit
hesap dökümü
list of expenditures or payments due
hesap ekstresi
Account activities
hesap makinesi
Calculator, calculating machine
hesap no
Account number
hesap numarası
Account number
hesap uzmanı
accountant
hesap uzmanı
(Ticaret) financial analyst
hesap vermek
Explain, give an account of, render an account of, account for
hesap yılı
fiscal year
hesap adı
(Bilgisayar,Ticaret) account name
hesap alabilir miyim
May I have the bill
hesap açma
(Ticaret) opening of account
hesap açmak
open an account
hesap açmak
to establish a (deposit, checking, charge, etc.) account at/with (a firm): Burç'a bankada hesap açtılar. They opened an account for Burç at the bank
hesap açtırmak
to open a (deposit, checking, charge, etc.) account at/with (a firm); to open a charge account with (someone): Hadi, bakkala hesap açtırdı. Hadi opened a charge account with the grocer
hesap açtırmak istiyorum
I would like to open an account
hesap açığı
deficit
hesap bakiyesi
balance of the account
hesap bakiyesi
balance at the bank
hesap bakiyesi balance
(of an account); arrears
hesap bakiyesini tespit etmek
strike
hesap benden
The bill is on me
hesap bilmeme
innumeracy
hesap bilmeyen kimse
innumerate
hesap bul
(Bilgisayar) find account
hesap cetveli
tally sheet
hesap cetveli
ready reckoner
hesap cetveli
slide rule

You're too young to know what a slide rule is. - Sürgülü hesap cetvelinin ne olduğunu bilmek için çok gençsin.

hesap cetveli
calculator
hesap cüzdanı
account book
hesap cüzdanı
passbook
hesap cüzdanı
bank book
hesap cüzdanı
bankbook, passbook
hesap defteri
account book
hesap denetimi yapmak
(Hukuk) audit
hesap durumu
bank statement
hesap dönemi
accounting period
hesap dönemi
financial year
hesap edilemez
incalculable
hesap edilemez
incomputable
hesap esası
calculation basis
hesap etme
casting up
hesap etmek
1. to count, enumerate. 2. to calculate, figure, compute. 3. to estimate, reckon. 4. to suppose, think
hesap etmek
to calculate, to work out, to compute
hesap etmek
reckon
hesap etmek
compute
hesap etmek, kitap etmek
to think it/something over carefully
hesap farkı
(Kanun) balance of order
hesap fazlası
active balance
hesap görmek
1. to pay the bill. 2. to settle accounts
hesap görmek
a) to pay the bill b) to settle accounts
hesap görmek
settle up
hesap günü
doomsday
hesap hatası yapmak
miscalculate
hesap hulasası
fin . statement, summary of an account
hesap hulasası çıkarmak
fin . to make out a statement
hesap ismi
(Ticaret) account title
hesap işi embroidery made
by counting the threads
hesap kitap
after thinking out
hesap kitap
a) after careful calculation b) after thinking out
hesap kitap
after careful calculation
hesap kitap
1. after careful calculation. 2. after full consideration
hesap kontrolörü
auditor
hesap kur
(Bilgisayar) setup account
hesap lütfen
Bill please
hesap makinesi
calculating machine, calculator
hesap makinesi
adding machine
hesap meydanda
It's obvious
hesap modu
(Bilgisayar,Teknik) compute mode
hesap planı
(Ticaret) accounts chart
hesap pusulası
bill
hesap pusulası
reckoning
hesap sonucu
calculation
hesap sormak
to call (sb) to account (for)
hesap sormak
bring to account
hesap sormak
call smb. to account
hesap sormak
bring smb. to account
hesap sormak
to call (someone) to account
hesap sormak
hold responsible
hesap sormak
call to account
hesap sıra gösterici; (uçakta) lazer hedef işaretleyici; yüklenmeye hazır olduğu
(Askeri) accounting line designator; airborne laser designator; available-to-load date
hesap tutmak
keep an account
hesap tutmak
to keep the accounts
hesap tutmak
1. to keep the books, do the bookkeeping. 2. to keep a record
hesap türü
(Bilgisayar) account type
hesap verme
account

There was no accountability. - Hesap verme mecburiyeti yoktu.

hesap verme
rendering of account
hesap vermek
give an account of
hesap vermek
render an account of
hesap vermek
1. to account for money received. 2. to give an explanation
hesap vermek
to account for
hesap yapamama
innumeracy
hesap yapamayan kimse
innumerate
hesap yapan kimse
calculator
hesap yapmak
calculate
hesap yapmak
cast up
hesap yapmak
do sums
hesap yolu
calculating operation
hesap yükü
design load
hesap yılı
(Sigorta) year of account
hesap yılı
accounting year
hesap çıkarma
billing
hesap çıkarmak
make out an account
hesap çıkarmak
to make out the accounts
hesap ödeme
footing the bill
hesap ödemek
pay account
hesap ödemek
(Ticaret) pay on account
hesap ödemek
settle up with
hesap özeti
work sheet
hesap özeti
bank statement
hesap özeti
abstract of account
hesap özeti
extract of account
hesap özeti
fin . statement, summary of an account
hesap özeti çıkarmak
fin . to make out a statement
bloke hesap
(Ticaret) frozen account
cari hesap
(Ticaret) the current account
cari hesap
(Ticaret) currency account
cari hesap
(Ticaret) check account
cari hesap
(Ticaret) current running account
genel hesap
(Bilgisayar) global account
hesap ekstresi
(Ticaret) extract
hesap kapatmak
(Ticaret) rule off
hesap sormak
(deyim) bring someone to book
hesap sormak
(deyim) bring to book
hesap sormak
pay one to account
hesap sormak
call somebody to account for
hızlı hesap
easy calc
integral hesap
(Matematik) integral calculus
isimsiz hesap
(Ticaret) numbered account
kesin hesap
final account
normal hesap
(Bilgisayar) normal account
tahmini hesap
estimate
vadeli hesap
deposit account
yerel hesap
(Bilgisayar) local account
yuvarlak hesap
round figures
yuvarlak hesap
(deyim) in round numbers
yuvarlak hesap
(deyim) in round figures
hesap makinesi
hand calculator
hesap sormak
call sb to account
hesap yapmak
compute
hesap hareketi
account activity
hesap sormak
(deyim) bring someone to account
hesaplar
accounts

Do you two have separate bank accounts? - Siz ikinizin ayrı banka hesapları var mı?

Tom cleaned out his bank accounts and disappeared. - Tom banka hesaplarını boşaltıp ortadan kayboldu.

hesap makinesi
calculating machine
hesap makinesi
calculation machine
hesap numarası
(Ticaret) accounts code
hesap vermek
(Fiili Deyim ) reckon for
hesaplar
ascounts
Türkçe - Türkçe
Oranlama, tahmin: "Evdeki hesap çarşıya uymaz."- Atasözü
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü
"Tutum", "durum" veya "anlayış" anlamına gelir
Alacaklı veya borçlu olma durumu: "Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver."- S. F. Abasıyanık. Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
Matematiksel işlem
Tutum, durum, anlayış
Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
Oranlama, tahmin
Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge
Aritmetik
Alacaklı veya borçlu olma durumu
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü: "Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?."- F. R. Atay
hesap cetveli
Sayılar arasında birçok işlemlerin sonucunu kolayca bulmaya yarayan, iç içe yerleştirilmiş ve biri diğerinin üzerinde kayan iki parçadan oluşan cetvel
hesap cüzdanı
Bir bankada hesabı olanlara verilen, yatırılan ve çekilen paraların yazılmasına yarayan defter
hesap etmek
Bir işin kazancıyla giderini karşılaştırarak bir sonuca varmak
hesap etmek
Düşünmek, tasarlamak
hesap günü
Kıyamet günü
hesap işi
Hesabını bilme, hesap kitabını iyi yapma
hesap işi
Bir tür el işlemesi
hesap kitap
Hesap sonunda, düşünüp taşındıktan sonra
hesap makinesi
Başlangıçta dört işlemi yapabilen, sonradan geliştirilerek her türlü sayısal işlemi yapar duruma getirilen araç
hesap uzmanı
Vergi yükümlülerinin dosyalarını incelemekle görevli Maliye Bakanlığına bağlı yetkili
hesap özeti
Hesap sahiplerinin hesabına yatan ve söz konusu hesaptan çekilen miktarların dökümünü gösteren cetvel