Gözyaşların kalbimi paralıyor.
- Deine Tränen zerreißen mein Herz!
Ne zaman seni görsem, kalbim bana aşık olduğumu söylüyor.
- Wenn ich dich sehe, sagt mein Herz mir, dass ich verliebt bin.
Bir kelebek bir kalbe: „Nerede huzur bulabilirim?“ diye sormuştu. Kalp: „Kendi içinde,“ diye cevap vermişti.
- Ein Schmetterling fragte ein Herz: „Wo finde ich Frieden?“ Das Herz antwortete: „In deinem Inneren.“
Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
- With her heart pounding, she opened the door.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Ona yürekten teşekkür ettim.
- I thanked him from the bottom of my heart.
Tom altın yüreklidir.
- Tom has a heart of gold.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
Beklenildiği gibi, Yeni Yıl Arefesinde Tom cesaret buldu ve topallayarak partiye yürüyebildi.
- Tom took heart and, sure enough, on New Year's Eve he was able to hobble along to a party.
Sana söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell you.
Bende korkunç mide yanması var.
- I have horrible heartburn.
Benim kötü bir kalbim var. Koroner arter hastalığı.
- I've got a bad heart: coronary artery disease.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
I heart you (I love you).
Sadece aşk kalbini kırabilir.
- Only love can break your heart.
Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- But love can break your heart.