her zamanki

listen to the pronunciation of her zamanki
Türkçe - İngilizce
ordinary, habitual, accustomed, usual
late

She came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

He came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

routine

We expected the routine, but we got the extraordinary. - Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.

habitual

Grandfather sat in his habitual place near the fire. - Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.

stock
ordinary
accustomed
usual

He came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

She came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

regular

Fill her up with regular. I'll be paying in cash. - Her zamanki gibi onu fulle. Nakit ödeyeceğim.

wonted
her zaman
always

Mother always gets up early in the morning. - Anne her zaman sabahları erken kalkar.

You're always singing. - Her zaman şarkı söylüyorsun.

her zamanki gibi
as usual, as ever as
her zaman
ever

You can't expect me to always think of everything! - Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.

He is stronger than ever. - O, her zamankinden daha güçlüdür.

herzamanki
regular
herzamanki
{s} usual
her zaman
any time

An earthquake can happen at any time. - Bir deprem her zaman olabilir.

You can call me at any time. - Beni her zaman arayabilirsin.

her zaman
for ever

Tom always blames me for everything. - Tom her zaman beni her şey için suçluyor.

Tom always blames Mary for everything. - Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.

her zaman
everytime
her zaman
all the time

Bill is honest all the time. - Bill her zaman dürüsttür.

He stayed there all the time. - O her zaman orada kaldı.

her zaman
routinely
her zaman
year

With a microwave oven like this, it's always New Year's Eve! - Böyle bir mikrodalga fırınla, her zaman Yılbaşı gecesidir!

Japan has produced more cars than ever this year. - Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.

her zaman
all times
her zaman
all the while

She did nothing but cry all the while. - O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

He kept smoking all the while. - O her zaman sigara içmeye devam etti.

her zaman
invariably
her zamanki gibi
as usual

He came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

As usual, the physics teacher was late for class. - Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

her zaman
in season and out of season
her zaman
forever

It feels like I've known you forever. - Seni her zaman tanıdım gibi geliyor.

I am forever in trouble. - Benim her zaman başım belada.

her zaman
at any time

An earthquake can happen at any time. - Bir deprem her zaman olabilir.

You can call me at any time. - Beni her zaman arayabilirsin.

her zaman
(deyim) for ever and a day
her zaman
every time

Every time I hear that song, I think of my high school days. - O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.

Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking. - Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.

her zaman
e'er
her zaman
evermore
her zaman
night and day
her zaman
all along

It was you all along, wasn't it? - O her zaman sendin, değil mi?

her zamanki gibi
ordinarily
her zaman
any old time
her zaman
always, for ever, forever, evermore
her zaman
not always
her zaman
each time
her zamanki gibi
as always

As always, Keiko showed us a pleasant smile. - Keiko bize her zamanki gibi hoş bir gülümseme gösterdi.

He was late, as always. - O, her zamanki gibi geç kalmıştı.

her zamanki gibi
usual

He came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

They're late, as usual. - Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.

her zaman
anytime

I will be glad to help you anytime. - Size yardım etmekten her zaman mutlu olacağım.

You can always come back here anytime you want. - İstediğin zaman buraya her zaman geri gelebilirsin.

her zaman
at all times

Pay attention to your surroundings at all times. - Her zaman çevrenize dikkat edin.

Mary keeps her laptop with her at all times. - Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.

herzamanki
wonted
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) ÂDÎ
Her zaman
daima
Her zaman
(Osmanlı Dönemi) YEKSAN
Her zaman
her dem
her zaman
Ara vermeden, sürekli, daima, sık sık
İngilizce - Türkçe

her zamanki teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

her zamanki halim
my usual self
(bu benim) her zamanki halim
my usual self