her zaman

listen to the pronunciation of her zaman
Türkçe - İngilizce
always

I always get up at six. - Her zaman altıda kalkarım.

Bill is always honest. - Bill her zaman dürüsttür.

in season and out of season
forever

He will forever live on in our memories. - O her zaman anılarımızda yaşayacak.

He who asks is a fool for five minutes, but he who does not ask remains a fool forever. - Soran beş dakika bir aptaldır fakat sormayan her zaman bir aptal kalır.

at any time

You can leave at any time. - Her zaman gidebilirsin.

An accident may happen at any time. - Bir kaza her zaman olabilir.

(deyim) for ever and a day
every time

Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary. - Tom, Mary ile birlikte her çıkışında her zaman hesabı ödemek zorunda kalmaktan usandı.

This works every time. - Bu her zaman işe yarar.

e'er
any old time
always, for ever, forever, evermore
ever

For all his genius, he is as unknown as ever. - Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.

You can't expect me to always think of everything! - Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.

any time

You can call me any time. - Beni her zaman arayabilirsin.

An earthquake can happen at any time. - Bir deprem her zaman olabilir.

for ever

Tom always blames Mary for everything. - Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.

Tom always blames me for everything. - Tom her zaman beni her şey için suçluyor.

everytime
all the time

He was silent all the time. - O, her zaman sessizdi.

Bill is honest all the time. - Bill her zaman dürüsttür.

routinely
year

There's always next year. - Her zaman gelecek yıl vardır.

Japan has produced more cars than ever this year. - Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.

all times
all the while

She did nothing but cry all the while. - O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

He kept smoking all the while. - O her zaman sigara içmeye devam etti.

invariably
evermore
night and day
all along

It was you all along, wasn't it? - O her zaman sendin, değil mi?

not always
each time
anytime

You're welcome back anytime. - Her zaman tekrar gelebilirsin.

Ask me anything anytime. - Bana her zaman bir şey sor.

at all times

Keep clear at all times. - Her zaman açık tutun.

Mary keeps her laptop with her at all times. - Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında bulundurur.

her zaman olduğu gibi
as usual

Needless to say, Judy came late as usual. - Hiç söylemeye gerek yok, her zaman olduğu gibi Judy geç geldi.

You look very pretty, as usual. - Her zaman olduğu gibi çok güzel görünüyorsun.

her zaman gülümseyen, mütebessim
Always smiling, mütebessim
her zaman geçerli
imprescriptible
her zaman her yerde var olan
omnipresent
her zaman taşınan faydalı şey
vade mecum
her ne zaman
whenever

Whenever my uncle comes, he brings some nice things for us. - Amcam her ne zaman gelse, o bizim için bazı güzel şeyler getirir.

Tom brings us gifts whenever he visits. - Tom her ne zaman ziyarete gelse bize hediyeler getirir.

Türkçe - Türkçe
Ara vermeden, sürekli, daima, sık sık
daima
(Osmanlı Dönemi) YEKSAN
her dem
her zaman

    Heceleme

    her za·man

    Telaffuz

    Etimoloji

    [ (h)&r, h&r ] (adjective.) before 12th century. Middle English hire, from Old English hiere, genitive of hEo she; more at HE.