Tom always insists that he's right even when we all know that he's wrong.
- Hepimiz onun hatalı olduğunu bilsek bile, Tom her zaman haklı olduğunu iddia eder.
She always looks pale.
- O hep soluk görünüyor.
I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
- Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
Tom and I fight all the time.
- Tom ve ben hep kavga ederiz.
Thank you, everybody. Thank you so much.
- Hepinize teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim.
Why would you ever want to work on Wall Street?
- Neden hep Wall Street'te çalışmak istersin?
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
He is the heaviest of us all.
- O hepimizin en ağırıdır.
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
We all sang in unison.
- Hep bir ağızdan şarkı söyledik.
Everyone talked at once.
- Herkes hep birden konuştu.
I can't invite all my friends at once.
- Bütün arkadaşlarımı hep birden davet edemem.
They began to run all at once.
- Hep birden koşmaya başladılar.
Read after me all together.
- Benden sonra hep birlikte okuyun.
The pupils began to read all together.
- Öğrenciler hep birlikte okumaya başladılar.