Korkarım ki yardım etmek için yapabileceğim çok şey yok.
- There is not much I can do to help, I am afraid.
Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.
- The boy cried Wolf, wolf! and the villagers came out to help him.
Dün babama yardım ettim.
- I helped my father yesterday.
Dün babama yardım ettim.
- Yesterday I helped the father.
Bir çözüm bulamıyorum. Bana yardım et.
- I cannot find a solution. Help me.
Tom bir çözüm bulmamıza yardım etmeyi kabul etti.
- Tom has agreed to help us find a solution.
O olmazsa, çaresiz kalırım.
- Without him, I would be helpless.
Çocuk öfkesinde çaresizdir.
- The child is helpless in his rage.
İmdat! Onlar bana vuracaklar!
- Help! They're going to hit me!
İmdat? Onlar beni bıçaklayacaklar.
- Help! They're going to stab me!
İmdat! Onlar bana vuracaklar!
- Help! They're going to hit me!
İmdat? Onlar beni bıçaklayacaklar.
- Help! They're going to stab me!
Çay ve kahve, güne başlamaya yardımcı olur.
- Tea and coffee helps to start the day.
Annesinin evi temizlemesine yardımcı oldu.
- She helped her mother clean the house.
Sadece geçen gün neden yardım edemediğimi açıklamak istedim.
- I just wanted to explain why I couldn't help the other day.
Açıklaman için teşekkürler. Bu, cümleyi doğru anlamaya yardımcı olur.
- Thanks for your explanation. It helps to understand the sentence correctly.
Onun yardımı sayesinde, ev ödevimi bitirdim.
- Thanks to his help, I finished my homework.
Yardımın sayesinde, kitabı oldukça iyi anlayabildim.
- Thanks to your help, I could understand the book quite well.
Bize yardım etmenin en iyi yolu kendi dilinizde katkıda bulunmaktır.
- The best way to help us is to contribute in your own native language.
Dün babama yardım ettim.
- I helped my father yesterday.
Her kimin ihtiyacı olursa ona yardım et.
- Give help to anyone who needs it.
Tom Mary'ye okul giderlerini ödemesine yardımcı olmak için para gönderdi.
- Tom sent money to Mary to help her pay for school expenses.
Bir sorununuz varsa, size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
- I'd be happy to help you if you're having trouble.
Yardım edin! İçeride kilitli kaldım!
- Help! I've been locked in!
Lütfen Bay Nomura'yı karşılamama yardım edin.
- Please help me welcome Mr. Nomura.
Çatırdayan evliliğimizi kurtarmak için yardıma ihtiyacımız var.
- We need help in fixing our broken marriage.
Tom Mary'yi kurtarmak için yardım etti.
- Tom helped rescue Mary.
Herhangi bir yardıma ihtiyacınız olursa, beni bilgilendirin.
- If you need any help, let me know.
Televizyon bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.
- Television helps us widen our knowledge.
Olmam gerektiği kadar yardımsever değildim.
- I wasn't as helpful as I should've been.
Tom Mary'nin biraz daha yardımsever olmasını umuyordu.
- Tom expected Mary to be a little more helpful.
Ben bir yardımcı çalıştırmak istiyorum.
- I want to hire a helper.
Periler Noel Baba'nın küçük yardımcılarıdır.
- Elves are Santa's little helpers.
Bazı spekülatörler yaşlı insanların cehalet ve acizliklerinden yararlanmaktadır.
- Some speculators take advantage of the ignorance and helplessness of old people.
Umarım bu tavsiye faydalıdır.
- I hope this advice is helpful.
Biraz daha faydalı bir şey umuyordum.
- I was hoping for something a little more helpful.
Tom tamamen çaresiz hissetti.
- Tom felt completely helpless.
O olmazsa, çaresiz kalırım.
- Without him, I would be helpless.
Tom'un tavsiyesi çok yararlı idi.
- Tom's advice was very helpful.
Yararlı önerisi için ona teşekkür etti.
- She thanked him for his helpful advice.
Lütfen bunu aşağı çekmek için bana yardım edin.
- Please help me take this down.
O, kılıcını sallarken bana yardım edin! diye tekrarladı.
- Help me! he repeated while waving his sabre.
Bir şey için yardımına ihtiyacım var.
- I need your help on something.
Bununla ilgili yardımına minnettarım.
- I appreciate your help on this.
Lütfen biraz daha pasta buyurun.
- Please help yourself to some more cake.
Daha fazla patates cipsi buyurun.
- Help yourself to more potato chips.
Arkadaş birbirlerine yardımcı olmalıdır.
- Friends should help one another.
Ailelerin çiftlikte çok yardıma ihtiyacı vardı.
- Families needed a lot of help on the farm.
Bu kurabiyelere buyrun.
- Help yourself to these cookies.
İstediğiniz yemeğe buyrun lütfen.
- Please help yourself to any food you like.
Tom'a yardım etmeyi düşündüğünü sanmıyorum.
- I don't suppose you'd consider helping Tom.
Tom kendinden daha az şanslı olanlara yardım etmek için zamanının çoğunu harcamaya gönüllüydü.
- Tom volunteered a good deal of his time to helping those less fortunate than himself.
Ev ödevimde bana yardım ettiğin için teşekkür ederim.
- Thank you for helping me with my homework.
Bana yardım ettiğiniz için teşekkür ederim. Bir şey değil.
- Thank you for helping me. Don't mention it.
Bize yardım ederek çok fazla zaman harcadığın için teşekkürler.
- Thanks for spending so much time helping us.
Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.
- In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker.
O çaresizce mücadele ediyor.
- She is struggling helplessly.
Tom çaresizce gülümsedi.
- Tom smiled helplessly.
He's a real road-rager. / Yup, he really needs help, maybe anger management..
The help is coming round this morning to clean.
She was struggling with the groceries, so I offered to help.
He was a great help to me when I was moving house.
The white paint on the walls helps make the room look brighter.
Are they going to beat us? —Not if I can help it!.
He helped his grandfather cook breakfast.
I need some help with my homework.
Help! We're under attack!.
He said I could help myself to the chocolates.
1. I helped the old man along. Please help her along. She has a hurt leg.
2. I am more than pleased to help you along with your math. She helped herself along by studying hard.
I can't help crying whenever I see Romeo and Juliet.
She eagerly took a second helping of ice cream.
I can't help crying at weddings. They make me feel sad.
... your help walking me through how am I ...
... coat says, this is going to help you, that it will. ...