Altın demirden daha ağırdır.
- Gold is heavier than iron.
Jane'in bu raketi benim dün aldığımdan biraz daha ağır.
- This racket of Jane's is a little heavier than the one which I bought yesterday.
Altın demirden daha ağırdır.
- Gold is heavier than iron.
Jane'in bu raketi benim dün aldığımdan biraz daha ağır.
- This racket of Jane's is a little heavier than the one which I bought yesterday.
O ağır bavulu kendiniz taşıyabilir misiniz?
- Can you manage to carry that heavy suitcase by yourself?
Tütünde ağır bir vergi vardır.
- There is a heavy tax on tobacco.
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
- A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Şiddetli yağmur nedeniyle, oyun iptal edildi.
- The game was canceled because of heavy rain.
Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
- The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
Yağmurun yanında şiddetli rüzgarları yaşadık.
- Besides the rain, we experienced heavy winds.
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
- A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Bu ağır iş yükü benim için çok fazla.
- This heavy workload is too much for me.
Bu bir ağır iş makinesidir.
- This is a heavy-duty machine.
Yoğun trafikten kaçınmak için tali yoldan gitti.
- He took a detour to avoid the heavy traffic.
Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
- The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.
- The heavy rains caused the river to flood.
Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.
- As you know, we were late due to the heavy rain.
O, koyu makyaj yapar.
- She wears heavy makeup.
Şu ağır metal kutuları taşıyacak kadar güçlüyüm.
- I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.
Bu ağır metal kutuları taşımak için yeterince güçlüyüm.
- I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.
Bu ağır metal kutuları taşımak için yeterince güçlüyüm.
- I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.
Güçlü direnme bekliyoruz.
- We expect heavy resistance.
Üzgünüm. Trafik ağırdı.
- Sorry. Traffic was heavy.
Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.
- Visibility was severely restricted in the heavy fog.
Kasaba su ikmali ağır yağışlar tarafından ciddi şekilde engellendi.
- The town water supply was seriously obstructed by heavy rainfalls.
Bu iş çok ağır ve tek bir kadın için yorucu. Robotumu etkinleştireceğim.
- This work is too heavy and exhausting for a single woman. I will activate my robot!
Geçen haftanın sağanak yağışları nedeniyle su baskınımız vardı.
- We had flooding because of last week's heavy rains.
Ağır yağışların bir sonucu olarak sel baskınları meydana geldi.
- There were floods as a result of the heavy rain.
Hem Tom hem de Mary ağır kış kabanları giyiyorlardı.
- Tom and Mary were both wearing heavy winter coats.
Yarın ağır siklet şampiyonu ile karşılaşacak.
- He will fight the heavyweight champion tomorrow.
Kutu o kadar ağırdı ki Tom Mary'nin onu eve götürmesine yardım etmek zorunda kaldı.
- The box was so heavy that Tom had to help Mary carry it home.
Çocuklar neden bu kadar ağır bir çanta taşımak zorundalar?
- Why do children have to carry such a heavy bag?
Yıllarca süren aşırı içki John'da bir bira göbeği yaptı.
- Years of heavy drinking has left John with a beer gut.
And folks laughed at Santos Dumont, at the Wrights, and at all the other fellows, who said they could take a heavier-than-air machine, and skim above the clouds like a bird.
Died. John Thomas Moore, 65, who, on a windy day in December 1903, lent a hand putting a flying machine on a runway, was the last surviving witness to the Wright brothers' historic first heavier-than-air flight at Kitty Hawk.
The Moody Blues are, like, heavy.
The term heavy normally follows the call-sign when used by air traffic controllers.
The surf was not heavy, and there was no undertow, so we made shore easily, effecting an equally easy landing.
A fight started outside the bar but the heavies came out and stopped it.
She was heavy with child.
This film is heavy.
Cheese stuffed sausage is too heavy to eat before exercising.
He was a heavy sleeper, heavy eater and a heavy smoker - certainly not an ideal husband.
Metal is heavier than swing.
With his wrinkled, uneven face, the actor always seemed to play the heavy in films.
The union was well known for the methods it used to heavy many businesses.
... is not a constant. When you move very rapidly, you get heavier, something which we measure ...
... providing the extra boost of energy needed to fuse heavier elements. ...