O, onu duymaktan mutlu olurdu.
- He would be glad to hear that.
Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.
- It makes my head swim to hear you say that.
O kötü işitmekten özürlü.
- She is handicapped by poor hearing.
Tom işitmekte zorluk çekiyor.
- Tom has a hard time hearing.
Biz bir sonuca ulaşmadan önce, Tom'un görüşünü en azından bir kez dinlemek istiyorum.
- I'd like to hear Tom's opinion at least once before we come to a conclusion.
Üzerinde çalıştığım yeni şarkıyı dinlemek ister misin?
- Do you want to hear the new song I'm working on?
Tüm yapmanız gereken bu cümleyi ezbere öğrenmek.
- All you have to do is to learn this sentence by heart.
Tom'un Fransızca öğrenmek istediğini duydum.
- I heard that Tom wanted to learn French.
Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
- Please read it aloud so that everyone can hear.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.
- I've been looking forward to hearing from you for weeks.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to hearing from you soon.
Bu bir yargılama değil bir duruşmadır.
- This is a hearing, not a trial.
Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
- A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
Ben bu işitme cihazı için 20.000 yen ödedim.
- I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
Tom işitme cihazı olmadan neredeyse duyamıyor.
- Tom can hardly hear without his hearing aid.
Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
- The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Bu konudan haberdar olmak istiyorum.
- I want to hear about it.
Bütün eski kız arkadaşlarından haberdar olmak istemiyorum.
- I don't want to hear about all your ex-girlfriends.
Evlilik planlamanın nasıl gittiğini duymak istiyorum!
- I would love to hear about how your wedding planning is going!
Geçen yaz ne yaptığımı duymak ister misin?
- Would you like to hear about what I did last summer?
Onlardan haber almak istiyorum.
- I'd like to hear from them.
Tomdan haber almak istiyorum.
- I want to hear from Tom.
Onun başarısını duymaktan mutlu olduk.
- We were delighted to hear of his success.
I heart it on the grapevine that he's been fired.Is it true?.
to hear something from someone who heard it from someone else.
Some people define hearing voices as a symptom of medical illness, whereas some voice hearers are able to live with their voices and consider them a positive part of their lives.
Çocuğun Keman çaldığını duyduk.
- We heard the boy playing the violin.
Tom bunu duydu ve kızdı.
- Tom heard this and got angry.
Duyulmak için bağırmak zorunda kaldım.
- I had to shout in order to be heard.
Tom çok sessizce konuştu ama duyulmak için yeterince yüksek sesle konuştu.
- Tom spoke very quietly, but loud enough to be heard.
Yaprak üfleyiciler işitme kaybına neden olabilir.
- Leaf-blowers can cause hearing loss.
Tom'un işitme kaybı var.
- Tom has lost his hearing.
Amerikalı çocuklar bu sözcükleri işiterek büyürler.
- American children grow up hearing those words.
Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
- Hearing this song after so long really brings back the old times.
Bip sesini işittikten sonra mesajınızı bırakın.
- Leave your message after hearing the beep.
Tom'un iyi işitme duyusu var.
- Tom has good hearing.
Kör bir insanın işitme duyusu genellikle çok keskindir.
- A blind person's hearing is often very acute.
I can hardly hear you on my iPhone could you please SPEAK UP - iPhonumda seni duymakta zorlanıyorum lütfen yüksek sesle konuşurmusun.
Tom bir işitme cihazı takıyor.
- Tom is wearing a hearing aid.
Tom, sizin işitme cihazınızı kaybettiğiniz söyleniyor. Hayır! Meksika yemeklerini sevmiyorum.
- Tom, it's said you've lost your hearing aid. Nope! I don't like Mexican food.
Onu dinlemekten bıktım.
- I'm sick of hearing it.
Senin övüngen masallarını dinlemekten bıktım.
- I'm tired of hearing your boastful tales.
Adam, soon as he heard / The fatal Trespass don by Eve, amaz'd, / Astonied stood and Blank .
Your case will be heard at the end of the month.
I heard a sound from outside the window.
Eventually the king chose to hear her entreaties.
Agayne there was dissencion amonge the iewes for these sayinges, and many of them sayd: He hath the devyll, and is madde: why heare ye hym?.
I was deaf, and now I can hear.
Sorry buddy, I've never heard of you.
' But most of me mad dad's crew took off to American from what I can make out' - he's talking too much, he has to stop - 'from what I hear on the family grapevine, that's where they went, New York, their loss as far as I'm concerned, don't know what they're missing, eh? '.
Stop interrupting and hear me out!.
A suburban arena that was so sepulchral you could hear the grass grow.
Heimdall is the watchman of the gods. . . . So acute is his ear that no sound escapes him, for he can even hear the grass grow and the wool on a sheep's back.
He was quick to appreciate Blankenhorn's engaging personality and intelligent use of his skills. Chief among these was a remarkable ability to keep track of developments—to ‘hear the grass grow’.
You didn't hear that? Am I hearing things?.
I heard through the grapevine that she likes him.
Hearty congratulations are in order to Selma for her successful completion of the curriculum. / Hear, hear!.
My hearing isn't what it used to be, but I still heard that noise.
Deaf people often must deal with hearing people.
There will be a public hearing to discuss the new traffic light.
Dave! Long time no hear! How has Boston been treating you?.
... >>Kevin Allocca: I'm sure there are a lot of people who would love to hear some of that ...
... So you're going to hear from, I think, ...