heady

listen to the pronunciation of heady
İngilizce - Türkçe
{s} çarpan
{s} kuvvetli, sert, çarpıcı (esans/içki)
{s} kuvvetli
başı dönmüş
heyecanlı
sert
çarpıcı
(alkol) sarhoş edici
{s} uyanık
kafa tutan
{s} atak
{s} açıkgöz
{s} inatçı
çarpıcı inatçı
{s} dik kafalı
{s} kafa yapan
rahat/sert/acele
{s} kurnaz
{s} düşüncesiz
headiness
{i} baş döndürücülük
intellectual
(Tıp) intelektüel
exhilarating
{i} neşeli
exhilarating
{f} neşelendir

Tom deneyimi neşelendirici buldu. - Tom found the experience exhilarating.

Tom gölün etrafında neşelendirici bir yürüyüş yaptı. - Tom took an exhilarating walk round the lake.

headiness
haşinlik
headiness
sabırsızlık
intellectual
anlıksal
intellectual
akli
exhilarating
neşelendirici

Tom deneyimi neşelendirici buldu. - Tom found the experience exhilarating.

Tom gölün etrafında neşelendirici bir yürüyüş yaptı. - Tom took an exhilarating walk round the lake.

exhilarating
neşelendirerek
exhilarating
{s} canlandırıcı

O canlandırıcı bir yürüyüş yaptı. - He took an exhilarating walk.

Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır. - A walk before breakfast is exhilarating.

exhilarating
canlandır

O canlandırıcı bir yürüyüş yaptı. - He took an exhilarating walk.

Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır. - A walk before breakfast is exhilarating.

exhilarating
canlandıran
exhilarating
neşelendirme
headiness
{i} acelecilik
headiness
{i} sertlik
headiness
{i} düşüncesizlik
headiness
{i} dik başlılık
headiness
{i} zorbalık
intellectual
anlayarak
intellectual
akıllı/zihinsel
intellectual
{s} zihinsel, entelektüel, akla ait
intellectual
{s} yüksek zekâ sahibi
intellectual
intellectualitymünevverlik
intellectual
intellectually zeka ile
intellectual
münevver kimse
heady