hazir

listen to the pronunciation of hazir
Türkçe - Türkçe
Türkçe - İngilizce

hazir teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

hazır
prepared

Tom was well prepared for the exam. - Tom sınav için iyi hazırlandı.

He prepared his speech very carefully. - Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.

hazır
ready

The food's not ready yet. - Yemek henüz hazır değil.

The meat's not ready yet. - Et henüz hazır değil.

hazır
ripe
hazır
available

Lunch will be available. - Öğle yemeği hazır olacak.

Shuttles will be available. - Servisler hazır olacak.

hazır
in train
hazır
quick

You must get ready quickly. - Çabucak hazırlanmalısın.

Dan fixed a quick meal for Linda. - Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.

hazır
forward
hazır
ready, prepared; willing; present; (giysi) ready-made; now that, since, while, as long as
hazır
on hand

Tom is never on hand when I want him. - Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.

hazır
operational

The plane is now operational. - Uçak artık kullanıma hazırdır.

hazır
on one's mettle
hazır
on tap
hazır
now that (the opportunity has presented itself), seeing that, since: Hazır fırsat çıkmışken bunu yapalım. As the opportunity is at hand, let's get this done
hazır
stand by

You can make it! Go for it. I'll stand by you. - Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.

Stand by for instructions. - Talimatlar için hazır olun.

hazır
ready-to-wear
hazır
disposed
hazır
willing

Tom is willing to do almost anything for Mary. - Tom Mary için neredeyse her şeyi yapmaya hazır.

She was always willing to help people in trouble. - O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.

hazır
on
hazır
ready, prepared
hazır
content
hazır
game

She is preparing to the Olympic Games this year. - Bu yılki Olimpiyat oyunlarına hazırlanıyor.

You had better prepare yourself for the next game. - Bir sonraki oyun için kendini hazırlasan iyi olur.

hazır
(cevap) snappy
hazır
finished

When will your homework be finished? - Ev ödevin ne zaman hazır olacak?

Dinner will be ready by the time you have finished your work. - Akşam yemeği işini bitirmeden önce hazır olacak.

hazır
up for

He psyched himself up for the race. - O kendini yarışa hazırladı.

Who in this room is prepared to stand up for their rights? - Bu odada kim hakları için ayağa kalkmaya hazır?

hazır
cut and dried
hazır
agreeable

We are agreeable to your conditions. - Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.

hazır
(ilaç) officinal
hazır
reach me down
hazır
present

Many students were present at the lecture. - Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.

All the members were present. - Bütün üyeler hazır bulundu.

hazır
prompt
hazır
readymade
hazır
handy
hazır
in the mood for
hazır
present, in attendance, attending
hazır
at hand
hazır
forthcoming
hazır
open
hazır
poised

India is poised to surpass China and become the world's most populous country. - Hindistan Çin'i geçip dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olmaya hazır.

hazır
now that
hazır
as long as
hazır
since

We went without him since he wasn't ready. - Hazır olmadığı için onsuz gittik.

hazır
in store
hazır
(Ticaret) spot
hazır
(deyim) on one's guard
hazır
on one's toes
hazır
while

Thank you for preparing meals for me while I was sick in bed. - Ben yatakta hasta iken benim için yemekler hazırladığın için sana teşekkür ederim.

Tom stirred the spaghetti sauce while his mother set the table. - Annesi masayı hazırlarken Tom spagetti sosunu karıştırdı.

hazır
hand

When you're preparing food for someone, please don't pick your nose, scratch your ass, or sneeze in your hands. - Eğer birisi için yemek hazırlıyorsan, lütfen burnunu çekme, kıçını kaşıma veya ellerine hapşırma.

The foxes that have been exposed to radiation in Chernobyl for twenty-nine years no longer fear humans and are willing to eat from their hands. - Yirmi dokuz yıldır Çernobil'de radyasyona maruz kalmış tilkiler artık insanlardan korkmuyor ve onların ellerinden yemeye hazırlar.

hazır
at point
hazır
(deyim) in hand
hazır
go
hazır
premixed
hazır
ready made

Happiness is not something ready made. It comes from your own actions. - Mutluluk hazır bir şey değildir. O sizin kendi hareketlerinizden geliyor.

hazır
set

Tom set the table for dinner while Mary cooked. - Mary pişirirken, Tom akşam yemeği için masayı hazırladı.

On your marks, get set, go! - Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!

hazır
immediate

Details weren't immediately available. - Ayrıntılar hemen hazır değildi.

Prepare for immediate departure. - Acil kalkış için hazırlanın.

Hazır
premade
hazır
be ready

It will be ready soon. - Yakında hazır olacak.

It will take five to ten years for the technology to be ready. - Teknolojinin hazır olması 5-10 yıl alır.

hazır
presets
hazır
ready to

I'm about ready to go. - Neredeyse gitmeye hazırım.

I am ready to go with you. - Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.

hazır
present at
hazır
up
hazır
fit
hazır
cut

I cut myself with a knife while I was making dinner. - Yemek hazırlarken kendimi bıçakla kestim.

hazır
on call

I am not on call tomorrow. - Yarın göreve hazır değilim.

hazır
standby

National rescue teams are on standby ready to fly to Japan. - Milli kurtarma ekipleri beklemede Japonya'ya uçmaya hazır.

Türkçe - Kürtçe

hazir teriminin Türkçe Kürtçe sözlükte anlamı

hazır
amade
hazır
berdest