hazırlama

listen to the pronunciation of hazırlama
Türkçe - İngilizce
preparation
preparation, preparing
arranging
working-out
making ready
{i} preparing

My teacher told me that I should have spent more time preparing my speech. - Öğretmen bana konuşmamı hazırlamak için daha çok zaman harcamam gerektiğini söyledi.

She is busy preparing supper now. - O şimdi akşam yemeği hazırlamakla meşgul.

organization
(Pisikoloji, Ruhbilim) priming
concoction
confection
comparation
preparative
provision
working out
hazırlamak
{f} prepare

I have to prepare my presentation. - Sunumumu hazırlamak zorundayım.

I need a little more time to prepare. - Hazırlamak için biraz daha zamana ihtiyacım var.

hazırlamak
fix

I came to fix you a decent meal. - Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.

hazırlamak
arrange
hazırlamak
stage
hazırla
prepare

He prepared his speech very carefully. - Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.

I have to prepare for the test in English. - İngilizce test için hazırlanmak zorundayım.

hazırlamak
{f} equip
hazırlamak
cater for
hazırlamak
lay out
hazırla
{f} priming
hazırlamak
{f} prime
hazırlamak
setup
cevher hazırlama
ore dressing
hazırlamak
work on
hazırlamak
make up
hazırlamak
brace
hazırlamak
poise
hazırlamak
to table
hazırlamak
(deyim) lay on
hazırlamak
cook

I'm busy cooking dinner. - Akşam yemeği hazırlamakla meşgulüm.

As far as I go, I'm a cook. The only thing I do is prepare the food. - Bildiğim kadarıyla, ben bir aşçıyım. Yaptığım tek şey yemek hazırlamak.

hazırlamak
gird
hazırlamak
provide
hazırlamak
install
hazırlamak
cause
hazırlamak
accustom
hazırlamak
pack
hazırlamak
steel
hazırlamak
do
hazırlamak
to prepare, get (someone, something) ready, ready
hazırlamak
get up
hazırlamak
organize
hazırlamak
make

Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch. - Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi.

Tom just drank the last cup of coffee. We'll have to make another pot. - Tom az önce son fincan kahveyi içti. Ona bir demlik daha hazırlamak zorunda kalacağız.

hazırlamak
design
hazırlamak
produce
hazırlamak
(Ticaret) issue
hazırlamak
make something up
hazırlamak
dispose
hazırlamak
set up
hazırlamak
{f} engross
hizmete hazırlama
(Askeri) servicing
yiyecek hazırlama
food preparation
hazırla
{f} steel
hazırla
{f} preparing

He is busy preparing for the examination. - O, sınava hazırlanmakla meşgul.

She is busy preparing for the trip. - O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.

hazırla
concoct
hazırla
drawn up

He has drawn up a will. - O, bir vasiyetname hazırladı.

hazırla
{f} prepared

He prepared his speech very carefully. - Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.

Tom was well prepared for the exam. - Tom sınav için iyi hazırlandı.

hazırlamak
get

Mrs. West is busy getting breakfast ready. - Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.

Mother was busy getting ready for dinner. - Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.

hazırlamak
brew
hazırlamak
fit
hazırlamak
get ready
hazırlamak
dish up
hazırlamak
brevity
hazırlamak
set

Whose turn is it to set the table? - Masayı hazırlamak için kimin sırası?

It only took Mary a few minutes to set the table. - Masayı hazırlamak Mary'nin sadece birkaç dakikasını aldı.

hazırlamak
lay
Planlama, Programlama Ve Bütçe Hazırlama Sistemi
(Askeri) Planning, Programming, and Budgeting System
band hazırlama
one row of sliver cans
bilgi hazırlama
data preparation
hazırlamak
to prepare; to make ready; to accustom; to cause; (sofra/masa) to set; (ilaç/reçete) to dispense; to make up
hazırlamak
work up
hazırlamak
set by
hazırlamak
make ready
hazırlamak
(plân) formulate
hazırlamak
concoct
hazırlamak
coach
hazırlamak
groom
hazırlamak
knock up
hazırlamak
formulate
hazırlamak
confect
hizmete hazırlama muayenesi
(Askeri) servicing check
hizmete hazırlama talimatı
(Askeri) servicing instruction
kamerayı çekime hazırlama
set up
karıştırarak hazırlama
concoction
karışım hazırlama
mixture concoction
karışım hazırlama
confection
lojistik hazırlama merkezi
(Askeri) logistics readiness center
taze hava hazırlama cihazı
make up air unit
tren hazırlama garı
marshalling yard
veri hazırlama
data preparation
yaş hazırlama
wet dressing
örnek hazırlama
specimen preparation
Türkçe - Türkçe
Hazırlamak işi
istihzar
(Osmanlı Dönemi) TAHZİR
(Osmanlı Dönemi) ihzar
Hazırlamak
(Osmanlı Dönemi) TA'BİE
Hazırlamak
(Osmanlı Dönemi) ADV
Hazırlamak
kurmak
Hazırlamak
(Osmanlı Dönemi) TEZFİF
Hazırlamak
(Osmanlı Dönemi) IDAD
Hazırlamak
anıklamak
Hazırlamak
(Osmanlı Dönemi) İCMA'
hazırlamak
Bir şeyi ortaya koymak, gerçekleştirmek
hazırlamak
Bir şeyi kullanılacak, yararlanılacak duruma getirmek: "Bir çeyrek saat içinde bavullarımızı bile hazırlayamazdık."- Y. K. Karaosmanoğlu
hazırlamak
Bir şeyi kullanılacak, yararlanılacak duruma getirmek
hazırlamak
Birini herhangi bir şeyi yapabilecek veya bir şeyi yüklenebilecek duruma getirmek
hazırlamak
Sebep olmak, yol açmak
hazırlamak
Alıştırmak
hazırlamak
Önceden düzenlemek
hazırlamak
Bir maddeyi elde etmek
hazırlamak
Gelecek için önlem almak, ihtiyaçları tespit etmek
hazırlamak
Bir şeyi ortaya koymak, gerçekleştirmek. Önceden düzenlemek. Önlem almak, sağlamak