They expressed satisfaction with their lives.
- Hayatlarından memnun olduklarını ifade ettiler.
Thousands and thousands of soldiers lost their lives.
- Binlerce ve binlerce asker hayatlarını kaybetti.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Life is not an exact science, it is an art.
- Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.
- Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz.
I'm tired of living this kind of life.
- Ben bu tür bir hayatı yaşamaktan usandım.
Life isn't a problem to be solved, but a reality to be experienced.
- Hayat çözümlenecek bir problem değildir, ama deneyimlenecek bir gerçekliktir.
It was one of the best experiences of my life.
- Hayatımın en iyi tecrübelerinden biriydi.
Her dream of a lifetime finally came true.
- Hayatının rüyası sonunda gerçek oldu.
Communism will never be reached in my lifetime.
- Hayatımda kominizme asla ulaşılmayacak.
Tom has devoted his life to the anti-nuclear-energy movement.
- Tom, anti-nükleer enerji hareketine hayatını adadı.
Tom has devoted his life to the movement against nuclear energy.
- Tom nükleer enerjiye karşı hareket için hayatını adadı.
The only reason for the existence of a novel is that it does attempt to represent life.
- Bir romanın varlığının tek nedeni hayatı temsil etmek için girişimde bulunmasıdır.
Unless a nation's existence is in peril, war is murder.
- Bir ulusun hayatı tehlikede değilse, savaş cinayettir.
With the coming of spring, everything is gradually coming to life again.
- Baharın gelmesiyle birlikte her şey yavaş yavaş yeniden hayata dönüyor.
The vampire came back to life in his coffin.
- Vampir tabutunun içinde geri hayata geldi.
Good nutrition is vital for an infant's growth.
- İyi beslenme bir bebeğin büyümesi için hayati önem taşımaktadır.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
It was a race against the clock to save Fadil's life.
- Fadıl'ın hayatını kurtarmak için zamana karşı bir yarıştı.
Tom had one big ambition in life. That was to become a race car driver.
- Tom'un hayatta büyük bir hırsı vardı. O bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
Yaşamak için yaptığın iş nedir?
- Hayatını nasıl kazanıyorsun?
Sami yaşamını yeniden kurmaya çalışıyordu.
- Sami hayatını yeniden inşa etmeye çalışıyordu.