Bu araba geniş ve kullanışlı.
- This car is spacious and practical.
Onlar çok kullanışlılar.
- They're very practical.
Bu bir dizüstü bilgisayara sahip olmak pratiktir.
- It's practical to have a laptop.
Onun fikirleri her zaman pratiktir.
- His ideas are always practical.
İngilizler becerikli bir millettirler.
- The English are a practical people.
Gerçekten pratik değil.
- It's not really practical.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Tom çok pratik, gerçekçi bir kişidir.
- Tom's a very practical, down-to-earth person.
She says she doesn't want anything to do with him anymore.