Saatimi bir saat ileri aldım.
- I set my watch ahead one hour.
Programın bir hafta ilerisindeyiz.
- We're a week ahead of schedule.
İz başta kaba görünüyordu.
- The trail ahead looked rough.
Önceden telefon etmeliydik ve bir masa ayırtmalıydık.
- We should have phoned ahead and reserved a table.
Gelecek sefer önceden telefon edin.
- Next time phone ahead.
İlerlemenin sırrı başlamaktır.
- The secret of getting ahead is getting started.
Öndeyken vazgeçmemeliydin.
- You should've quit when you were ahead.
Takımımız iki puan öndedir.
- Our team is two points ahead.
İleride başka bir gemi gördük.
- We saw another ship far ahead.
Zor kararlar ileride yatar.
- Tough decisions lie ahead.
Kahkaha bir cam sileceği gibidir. Yağmuru durduramaz, ancak seni ileri doğru hareket ettirir.
- Laughter is like a windshield wiper. It can't stop the rain, but it lets you move ahead.
Okul iki kilometre ilerde.
- The school is two kilometers ahead.
Bizim takımımız beş puan ilerdedir.
- Our team is five points ahead.
Onlar yavaşca ileriye doğru hareket etti.
- They moved ahead slowly.
Biz önden gittik ve Tom olmadan yedik.
- We went ahead and ate without Tom.
Tom önden gitmiş olmalı.
- Tom must've gone ahead.
He is far ahead of his class in math.