Gençken yeni bir dil öğrenmek daha kolay.
- It's easier to learn a new language when you are young.
Onun yeni saç-yapımı daha genç görünmesine neden oldu.
- Her new hair-do made her look younger.
Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
- The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
Gençler yaşlılara saygı göstermeliler.
- The young should respect the old.
Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm.
- I thought that as well, in my younger days.
Mektup bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- The letter reminds me of my young days.
O genç mi? Evet, genç.
- Is she young? Yes, she is.
O genç ama deneyimli.
- He is young, but experienced.
Sıcak havalarda sadece erkek yavru doğuran timsahın da doğuracak dişiler olmayacağı için nesli tükenebilir.
- The crocodile, which produces only male young in hotter weather, might die out too because there will be no females to breed.
Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemi var.
- Kangaroos have a strange method of carrying their young.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.
Küçük erkek kardeşim TV izliyor.
- My younger brother is watching TV.