Bu konu tartışılmaya değer.
- That topic is worth discussing.
Müze görülmeye değer.
- The museum is worth a visit.
O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.
- It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you.
Onun hayal edebileceğinden daha değerli bir yüzüğü var.
- She has a ring worth more than she can imagine.
Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.
- In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira.
Yeni evrak sistemi 4.000$ değerinde.
- The new document system is worth $4,000.
Bu kitap övgüye layık.
- This book is worthy of praise.
Mary güveninize layık değildi.
- Mary was not worthy of your trust.
Cleanliness is the virtue most worth having but one.