Tom ayakkabılarını giymemişti.
- Tom didn't have on his shoes.
Giydiğin güzel bir elbisedir.
- That's a pretty dress you have on.
Garanti normal aşınma ve yıpranmayı içermemektedir.
- The warranty doesn't cover normal wear and tear.
Klas ve farklı olmak için Hawaii tişörtümü ve yeşil şortumu giymeyi tercih ettim, ama çabucak beyaz gömlek ve siyah pantolona alıştım.
- I preferred wearing my Hawaiian T-shirt and green shorts to be cool and different, but I quickly got used to the white shirt and black slacks.
Okul kuralları öğrencilerin okul üniformaları giymelerini gerektiriyor.
- The school rules require students to wear school uniforms.
O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun?
- That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?
Partide, herkes güzel elbiseler giyiyordu.
- At the party, everyone was wearing beautiful clothes.
Spor giyinmeyi seviyorum.
- I love to wear sport clothes.
Pembe giyinmekle ne yanlış?
- What's wrong with wearing pink?
Okulda, okul üniforması giymek zorundayız.
- We have to wear school uniforms at school.
Çalışanlar üniforma giymek zorunda.
- Employees are required to wear uniforms.
Tom'un cüzdanı taşımak için biraz daha kötüydü. Mary yeni bir tane alması gerektiğini söyledi.
- Tom's wallet was a bit the worse for wear, and Mary said he should get a new one.