O, bize güzel bir şapka gösterdi.
- She showed us a beautiful hat.
Bu şapka üzerinde iyi durdu.
- That hat becomes you.
Hats off to the Jamaican bobsled team for their able representation of their country in the Olympics against serious obstacles.
We're both in the hat, let's hope we come up against each other.
My mother was wearing several hats in the early fifties: hostess, scout, wife, and mother.
I tried to call him up, but the line was busy.
- Ben onu aramaya çalıştım, ama hat meşguldü.
I doubt that Tom has the courage to cross the picket line.
- Tom'un grev hattını geçecek cesareti olduğundan şüpheliyim.
We cross the railroad tracks every morning.
- Her sabah demir yolu hatlarını geçeriz.
From which track does the train to Higashi-Kakogawa leave?
- Tren hangi hattan Higashi-Kakogava' ya hareket eder?
Don't hesitate to send a note if you observe an error.
- Hata görürsen bir not göndermekten çekinme.
Though Tom's English seems quite good at times, he doesn't seem to know his limitations and it's impossible to convince him that he's wrong when he makes a mistake.
- Tom'un İngilizcesi zaman zaman oldukça iyi görünsede, o sınırlarını biliyor gibi görünmüyor ve o bir hata yaptığında onu hatalı olduğuna ikna etmek imkansızdır.
When writing English, she rarely makes a mistake.
- İngilizce yazarken, nadiren hata yapar.
He remembers writing to her every week.
- Ona her hafta yazdığını hatırlıyor.
... hats ...