Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.
- Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant.
Kaza onun şöhretine zarar verdi.
- That incident harmed his reputation.
Suçlamaları ispat edemediler.
- They could not prove their charges.
Suçlama doğru değildi.
- The charge was not true.
Telefonumu şarj etmem gerekiyor.
- I need to charge my mobile.
Cep telefonunu şarj etmeyi unutma.
- Don't forget to charge your cell phone.
Size zarar vermek istemiyoruz.
- We don't mean you any harm.
Sana zarar vermek için bir şey yapmayacağıma sana söz veriyorum.
- I promise you I won't do anything to harm you.
Seni asla incitmek istemedim.
- I never wanted to harm you.
Tom'u incitmek isteyecek birinin farkında mısın?
- Are you aware of anyone who would want to harm Tom?
Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez.
- Smoking does much harm but no good.
Televizyonun çocuklara zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
- Do you think television does children harm?
Arabamın bataryasını şarj etmek zorundayım.
- I have to charge the battery of my car.
Güneş panelleri gün boyunca bataryaları şarj eder.
- The solar panels charge the batteries during the day.
Tom saldırı ile suçlanıyor.
- Tom has been charged with assault.
Tom şu anda ağırlaştırılmış saldırı suçuyla yüz yüze.
- Tom currently faces charges of aggravated assault.
Hiç kimse sana kötülük etmeyecek.
- No one will harm you.
Kimse sana kötülük etmeyecek.
- No one's going to harm you.
Sevmesen bile bu görevi almalısın.
- Even if you do not like it, you must take charge of it.
Tom hâlâ resmî olarak görevde.
- Tom is still officially in charge.
... One, you can create technical means to prevent the harm from ...
... can harm the body. ...