Tom doesn't know how to sit still.
- Tom nasıl hareketsiz oturacağını bilmiyor.
You need to lie still.
- Hareketsiz yatman gerekiyor.
The car stopped completely immobile.
- Araba tamamen hareketsiz durdu.
Tom remained motionless.
- Tom hareketsiz kaldı.
Tom remained motionless on the floor.
- Tom yerde hareketsiz kaldı.
Mt. Asama is now dormant.
- Asama yanardağı şu an hareketsiz.
Sami lived in the outskirts of this sleepy town.
- Sami bu hareketsiz kasabanın dışında yaşıyordu.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
Your son took part in the student movement, I hear.
- Oğlunuz öğrenci hareketi içinde yer aldı, ben duydum.
Mary made a slight motion with her head.
- Mary başıyla hafif bir hareket yaptı.
Tom seconded the motion.
- Tom hareketi destekledi.
They were so frightened that they couldn't move an inch.
- O kadar korktular ki bir inç hareket edemediler.
George felt the train begin to move.
- George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
You must act more wisely.
- Daha akıllıca hareket etmelisin.
Sound travels very quickly.
- Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
Light travels much faster than sound.
- Işık sesten çok daha hızlı hareket eder.
This movement had a great impact on the behavior of women.
- Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.
I need a flight that leaves on Monday afternoon.
- Pazartesi öğleden sonra hareket eden bir uçuşa ihtiyacım var.
My flight will depart in an hour.
- Uçağım bir saat içinde hareket edecek.
Don't behave lightly.
- Düşünmeden hareket etme.
Go to work, send your kids to school. Follow fashion, act normal, walk on the pavements, watch TV. Save for your old age. Obey the law. Repeat with me: I am free.
- İşe git, çocuklarını okula gönder. Modayı takip et, normal hareket et, kaldırımda yürü, televizyon izle. Yaşlılığın için para biriktir. Kanunlara uy. Benimle birlikte tekrarla: Ben özgürüm.
You must be completely still and walk on your tip-toes. The baby is asleep.
- Sen tamamen hareketsiz olmalısın ve parmak uçlarında yürümelisin. Bebek uyuyor.
His brazen act of defiance almost cost him his life.
- Onun yüzsüzce meydan okuma hareketi neredeyse hayatına mal oluyordu.
Layla had to act to save her life.
- Leyla hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorunda kaldı.
The driver was shouting because the car in front of him wasn't moving.
- Sürücü, önündeki araç hareket etmediği için bağırıyordu.
Mario's Pub is where the action is.
- Mario'nun Pub'ı hareketin olduğu yerdir.
Her actions are inconsistent with her words.
- Hareketleri ile sözleri tutarsız.
She played a part in the women's lib movement.
- Kadınların özgürlüğü hareketinde yer aldı.
Let's play that by ear.
- Olayların akışına göre hareket edelim.
In China, you have to go to the departure station and buy train tickets there.
- Çim'de, hareket istasyonuna gitmek ve tren biletleri orada almak zorundasın.
His brave deed earned him respect.
- Onun cesur hareketi ona saygı kazandırdı.
The politician stirred up the workers.
- Politikacı işçileri harekete geçirdi.
This is an illegal transaction.
- Bu yasadışı bir harekettir.
The train was just on the point of starting when I got to the station.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
This gesture is familiar to young people.
- Bu hareketi gençler bilirler.
Tom gestured for me to leave.
- Tom ayrılmam için bana el hareketi yaptı.
The train started before we got to the station.
- İstasyona varmadan önce tren hareket etti.
You will miss the train, unless you start for the station at once.
- Derhal istasyona hareket etmezsen, treni kaçıracaksın.