He is acting on his own behalf.
- O kendi adına hareket etmektedir.
I had to act at once.
- Hemen hareket etmek zorunda kaldım.
We have to move very quickly.
- Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.
In fact, to move at any speed the polar bear uses twice as much energy as do most other mammals.
- Aslında, herhangi bir hızda hareket etmek için kutup ayısı, çoğu diğer memelilerden iki katı daha fazla enerji harcar.
He is about to leave for London.
- O, Londra'ya hareket etmek üzeredir.
We had to leave for America on short notice.
- Hemen Amerika'ya hareket etmek zorunda kaldık.
The train was just on the point of starting when I got to the station.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
The bus was about to start.
- Otobüs hareket etmek üzere idi.
Tom had no desire to move to Boston.
- Tom Boston'a hareket etmek için hiç isteğe sahip değildi.
Nothing's wrong with the engine, but my car won't move.
- Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.
George felt the train begin to move.
- George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
It is imperative for you to act at once.
- Derhal hareket etmen zorunludur.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
We've got to move very carefully.
- Biz çok dikkatli hareket etmeliyiz.
George felt the train begin to move.
- George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
We've got to keep moving.
- Hareket etmeye devam etmek zorundayız.
I need to keep moving.
- Hareket etmeye devam etmem gerekiyor.