hareket etmek

listen to the pronunciation of hareket etmek
Türkçe - İngilizce
act

He is acting on his own behalf. - O kendi adına hareket etmektedir.

I had to act at once. - Hemen hareket etmek zorunda kaldım.

move

We have to move very quickly. - Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.

In fact, to move at any speed the polar bear uses twice as much energy as do most other mammals. - Aslında, herhangi bir hızda hareket etmek için kutup ayısı, çoğu diğer memelilerden iki katı daha fazla enerji harcar.

take off
(deyim) get cracking
(deyim) make for
do
take out
get off
(deyim) fuck around
comport oneself
leave

He is about to leave for London. - O, Londra'ya hareket etmek üzeredir.

We had to leave for America on short notice. - Hemen Amerika'ya hareket etmek zorunda kaldık.

set off
get around
set over
set out
start

The train was just on the point of starting when I got to the station. - İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.

The bus was about to start. - Otobüs hareket etmek üzere idi.

(deyim) fuck about
pull away
conduct
start off
pull out
wiggle
pull away from the kerb
budge
play
behave
(gemi) get under weigh
deport oneself
waggle
comport oneslf
move off
pull
1. to move, stir, act. 2. to act, behave. 3. to set out, start; to depart. 4. to leave for
a) to move devinmek b) (taşıt) to move off c) to get off, to set out yola çıkmak d) to depart, to leave kalkmak e) to act, to conduct, to behave davranmak
conduct oneself
depart
to motion
move to

Tom had no desire to move to Boston. - Tom Boston'a hareket etmek için hiç isteğe sahip değildi.

wag
walk
fleet
hareket etmek / ettirmek
move
hareket et
{f} move

Nothing's wrong with the engine, but my car won't move. - Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.

George felt the train begin to move. - George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.

ihtiyatlı hareket etmek
reef
sessizce hareket etmek
creep
birlikte hareket etmek
concert
birlikte hareket etmek
liaise
boyunca hareket etmek
go
ezbere hareket etmek
act by rote
ezbere hareket etmek
act on impulse
hareket etme
start
hareket etme
(Ticaret) departure
sürü halinde hareket etmek
flock
hareket et
locomote
hareket et
made move
hareket et
make a motion
hareket et
made a motion
hareket et
{f} act

It is imperative for you to act at once. - Derhal hareket etmen zorunludur.

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

hareket et
make move
hareket etme
move

We've got to move very carefully. - Biz çok dikkatli hareket etmeliyiz.

George felt the train begin to move. - George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.

hareket etme
moving

We've got to keep moving. - Hareket etmeye devam etmek zorundayız.

I need to keep moving. - Hareket etmeye devam etmem gerekiyor.

aksine hareket etmek
act against
aksine hareket etmek
to act against
ani hareket etmek
fling
ani hareket etmek
fling out
beraber hareket etmek
act jointly
beraber hareket etmek
coact
beraber hareket etmek
act together
canının istediği gibi hareket etmek
to please oneself
düzensiz hareket etmek
flutter
düzensiz hareket etmek
fluctuate
gibi hareket etmek
demean oneself
gururla hareket etmek
sail
göre hareket etmek
go by
hareket et
sashay
hareket etme
hold still
hesaplı hareket etmek
to act according to a careful plan, act thoughtfully and rationally
hesaplı hareket etmek
to act rationally
hızla hareket etmek
scud
olayların gelişimine göre hareket etmek
wait for the cat to jump
olayların gelişimine göre hareket etmek
see which way the cat jumps
palamarı çekerek hareket etmek
warp
sarmal hareket etmek
spiral
sekerek hareket etmek
waltz
serbest hareket etmek
float
sert ve ani hareket etmek
thrash about
sessizce hareket etmek
steal
sinsice hareket etmek
play close to one's chest
telaşla hareket etmek
bustle about
yorgun argın hareket etmek
trail along
çıkarı için gizlice hareket etmek
play cards close to one's chest
çıkarı için gizlice hareket etmek
play close to one's chest
önseziyle hareket etmek
play a hunch
Türkçe - Türkçe
Vücudu oynatmak, kıpırdatmak veya kımıldamak, devinmek
Devinmek
Yola gitmek, yola çıkmak
Davranmak
(Osmanlı Dönemi) EZMEL
(Osmanlı Dönemi) HALC
(Osmanlı Dönemi) TEVEZZUG
(Osmanlı Dönemi) REHZ
(Osmanlı Dönemi) IHTİLAC
(Osmanlı Dönemi) TENAGGUŞ
(Osmanlı Dönemi) DEBB
(Osmanlı Dönemi) MEYD
Hareket etme
(Osmanlı Dönemi) SEYRAN
hareket etmek