Sami yerel donanım mağazasını işletiyordu.
- Sami ran the local hardware store.
Gerekli donanımın listesi burada mevcut.
- A list of required hardware is available here.
Hırdavatçı dükkanı parkın yanındadır.
- The hardware store is near the park.
Tom biraz çivi almak için hırdavatçı dükkanına gitti.
- Tom went to the hardware store to buy some nails.
Tom bir çekiç daha ve bir miktar çivi almak için nalbura gitti.
- Tom went to the hardware store to buy another hammer and some nails.
Hırdavatçıda bir merdiven satın alıyorum.
- I am buying a ladder in the hardware store.
Hırdavatçıya git ve vidaları al.
- Go to the hardware store and get screws.
He needed a hammer, nails, screws, nuts, bolts and other assorted hardware, so he went to the hardware store.