hard- teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- <span class="word-self">hardspan>
- sert
Bu kitabın hem sert hem de yumuşak kapak sürümleri mevcuttur.
- The book is available in both hard and soft-cover versions.
Elmas doğal olarak serttir.
- Diamond is essentially hard.
- <span class="word-self">hardspan>
- {s} çetin
Tom bizim en çetin işçilerimizden biridir.
- Tom is one of our hardest workers.
Tom her zaman iş başında çetin.
- Tom is always hard at work.
- <span class="word-self">hardspan>
- katı
Ben yumurtayı katı kaynattım.
- I hard-boiled an egg.
Yumurtamı katı kaynat lütfen.
- Boil my eggs hard, please.
- <span class="word-self">hardspan>
- zor
Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
İngilizce çok zor, değil mi?
- English is pretty hard, isn't it?
- <span class="word-self">hardspan>-and-fast
- sabit
- <span class="word-self">hardspan>-and-fast
- ayrıcalık tanımaz
- <span class="word-self">hardspan>-and-fast
- değişmez
- <span class="word-self">hardspan>-and-fast
- kesin
- <span class="word-self">hardspan>-bitten
- inatçı
- <span class="word-self">hardspan>-bitten
- bildiğini okuyan
- <span class="word-self">hardspan>-bitten
- serkeş
- <span class="word-self">hardspan>-boiled
- katı
Katı yumurtayı seviyorum.
- I love hard-boiled eggs.
Ben yumurtayı katı kaynattım.
- I hard-boiled an egg.
- <span class="word-self">hardspan>-boiled
- lop (yumurta)
- <span class="word-self">hardspan>-boiled
- çok pişmiş
Tom yumurtalarını çok pişmiş sever.
- Tom likes his eggs hard-boiled.
- <span class="word-self">hardspan>-boiled egg
- lop yumurta
- <span class="word-self">hardspan>-core
- inatçı
- <span class="word-self">hardspan>-core
- kararlı
- <span class="word-self">hardspan>-core
- değişmez
- <span class="word-self">hardspan>-core
- sabit fikirli
- <span class="word-self">hardspan>-earned
- zor kazanılmış
- <span class="word-self">hardspan>-earned
- güç kazanılmış
- <span class="word-self">hardspan>-favored
- çirkin
- <span class="word-self">hardspan>-favored
- sert ifadeli
- <span class="word-self">hardspan>-fisted
- cimri
- <span class="word-self">hardspan>-fisted
- eli sıkı
- <span class="word-self">hardspan>-fought
- sıkı dövüşmüş
- <span class="word-self">hardspan>-hearted
- acımasız
- <span class="word-self">hardspan>-hearted
- katı yürekli
- <span class="word-self">hardspan>-line
- sert
- <span class="word-self">hardspan>-line
- sıkı
- <span class="word-self">hardspan>-line
- uzlaşmaz
- <span class="word-self">hardspan>-on
- kalkmış yarak
- <span class="word-self">hardspan>-pan
- sert toprak
- <span class="word-self">hardspan>-shell
- uzlaşmaz
- <span class="word-self">hardspan>-shell
- sert kabuklu
- <span class="word-self">hardspan>-to-adjust
- ayarlaması zor
- <span class="word-self">hardspan>-to-get-to
- erişimi zor
- <span class="word-self">hardspan>-to-read
- okunması zor
- <span class="word-self">hardspan>-working
- çok çalışkan
Çinliler çok çalışkan bir halktır.
- The Chinese are a hard-working people.
Sami çok çalışkan bir bankacıydı.
- Sami was a hard-working banker.
- <span class="word-self">hardspan>-code
- hard-kodu
- <span class="word-self">hardspan>-driving
- zor sürüş
- <span class="word-self">hardspan>-edged
- sert kenarlı
- <span class="word-self">hardspan>-going
- zor olacak
- <span class="word-self">hardspan>-headed
- Kararlı ve gerçekçi
- <span class="word-self">hardspan>-nosed
- İnatçı, dik başlı, söz dinlemez
- <span class="word-self">hardspan>-pressed
- Baskı altında olan, eli darda, sıkışık, stresli, güç belâ olan, üzüntülü
- <span class="word-self">hardspan>-skinned
- Derisi kalın, dayanıkl, sağlam
- <span class="word-self">hardspan>-to-cook
- pişirmesi zor
- <span class="word-self">hardspan>-to-fathom
- Anlaşılması güç, kavranması güç
- <span class="word-self">hardspan>-won
- zor kazandı
- <span class="word-self">hardspan>-working
- Çalışkan
Kunduzlar çalışkan hayvanlardır.
- Beavers are hard-working animals.
Çinliler çok çalışkan bir halktır.
- The Chinese are a hard-working people.
- <span class="word-self">hardspan>-working
- Çalışkan, azimli
- be <span class="word-self">hardspan> up
- (deyim) parasiz ,eli dar olmak
- <span class="word-self">hardspan>
- sert penis
Onun sert penisine dokundum.
- I touched his hard penis.
- <span class="word-self">hardspan> copy
- (Antika) Çıktı
- die <span class="word-self">hardspan>
- (Konuşma Dili) vazgeçilmez
- <span class="word-self">hardspan>
- büyük bir gayretle
- <span class="word-self">hardspan>
- (Askeri) alabanda
- <span class="word-self">hardspan>
- sağlam
Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
- They tried very hard to gain an advantage over one another.
Tom'un sağlam delili yoktu, fakat o, annesinin elmas yüzüğünü çalan kişinin Mary olduğunu düşünüyordu.
- Tom didn't have any hard evidence, but he thought Mary was the one who stole his mother's diamond ring.
- <span class="word-self">hardspan>
- dayanıklı
- <span class="word-self">hardspan>
- erkek
Erkek kardeşim benim kadar çok çalışır.
- My brother studies as hard as I do.
Tüm erkekler çalışkandır.
- All the men are hardworking.
- <span class="word-self">hardspan> bitten
- belâlı
- <span class="word-self">hardspan> liner
- ödün vermeyen kimse
- <span class="word-self">hardspan> pressed
- güç belâ olan
- run <span class="word-self">hardspan>
- (Fiili Deyim ) şıkıştırmak , kovalamak
- breathe <span class="word-self">hardspan>
- solumak
- breathe <span class="word-self">hardspan> on
- uhlamak
- die <span class="word-self">hardspan>
- (Konuşma Dili) kolay kolay bitmez
- die <span class="word-self">hardspan>
- (Konuşma Dili) değişmez
- die <span class="word-self">hardspan>
- (Konuşma Dili) kolay kolay bırakılamaz
- extremely <span class="word-self">hardspan>
- aşırı sert
- go <span class="word-self">hardspan> for
- (deyim) kötü
- go <span class="word-self">hardspan> with
- (deyim) kötü
- <span class="word-self">hardspan>
- aşırı ölçüde
- <span class="word-self">hardspan>
- güçlükle
Tom Mary'yi görmek için güçlükle bekleyebiliyordu.
- Tom could hardly wait to see Mary.
Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
- Some stars are hardly visible to the naked eye.
- <span class="word-self">hardspan>
- tıkız
- <span class="word-self">hardspan>
- acımasız
O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
- I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
Kader bana acımasız bir ders verdi.
- Fate taught me a hard lesson.
- <span class="word-self">hardspan>
- kazık
- <span class="word-self">hardspan>
- sıkıca
Bisikletin pedallarına sıkıca asılıyordu.
- He was pumping the pedals of the bicycle hard.
- <span class="word-self">hardspan>
- sert (içki)
- <span class="word-self">hardspan>
- kireçli
- <span class="word-self">hardspan>
- fena halde
- <span class="word-self">hardspan>
- hızla
Yazılım donanımın hızlanmasından daha hızlı yavaşlıyor.
- Software is getting slower more rapidly than hardware becomes faster.
Öğrenci sıkı çalıştığından beri hızla ilerliyor.
- Since the student has worked very hard, he is making rapid progress.
- <span class="word-self">hardspan>
- şiddetle
- <span class="word-self">hardspan>
- kask
- <span class="word-self">hardspan>
- çekek
- <span class="word-self">hardspan>
- (Askeri) son hadde kadar
- <span class="word-self">hardspan>
- acı (su)
- <span class="word-self">hardspan>
- çok
İngilizce çok zor, değil mi?
- English is pretty hard, isn't it?
O çok çalışan bir öğrencidir.
- She is a student who studies very hard.
- <span class="word-self">hardspan>
- çok soğuk (mevsim/hava)
- <span class="word-self">hardspan>
- aksilik
- <span class="word-self">hardspan>
- kuvvetli
- <span class="word-self">hardspan>
- sert güç
- <span class="word-self">hardspan>
- zorluk
- <span class="word-self">hardspan>
- kolayca kırılmayan
- <span class="word-self">hardspan>
- kuvvetle
Elit askerler en özel kuvvetlerden daha fazla eğitilir.
- Elite soldiers are trained even harder than most special forces.
Daha sıkı çalışmanı kuvvetle öneririm.
- I strongly suggest that you study harder.
- <span class="word-self">hardspan>
- terslik
- <span class="word-self">hardspan>
- sert (söz)
- <span class="word-self">hardspan>
- ancak
Zaman bulmanın zor olduğunu biliyorum, ancak önümüzdeki Pazartesi gününden önce benim için bunu düzeltebilir misin?
- I know it's hard to find the time, but could you proofread this for me before next Monday?
Tom çok çalıştı, ancak başarısız oldu.
- Tom tried hard, but failed.
- <span class="word-self">hardspan>
- sertlik
- <span class="word-self">hardspan>
- zor güç
- <span class="word-self">hardspan>
- berk
- <span class="word-self">hardspan>
- büyük gayretle
- <span class="word-self">hardspan> cash
- (Konuşma Dili) hazır para
- <span class="word-self">hardspan> coal
- madenkömürü
- <span class="word-self">hardspan> core
- blokaj
- <span class="word-self">hardspan> drive
- (Bilgisayar) sabit sürücü
Tom sabit sürücüsünü birleştirdi.
- Tom defragmented his hard drive.
- <span class="word-self">hardspan> hat
- miğfer
- <span class="word-self">hardspan> line
- çok az
- <span class="word-self">hardspan> pan
- sert tabaka
- <span class="word-self">hardspan> top
- (Otomotiv) açılır tavan
- <span class="word-self">hardspan> up
- (Konuşma Dili) eli darda
Tom'un para için eli darda.
- Tom is hard up for money.
Onun para için eli darda.
- He is hard up for money.
- <span class="word-self">hardspan> up
- (Konuşma Dili) beş parasız
- <span class="word-self">hardspan> up
- (Konuşma Dili) cebi delik
- <span class="word-self">hardspan> up
- (Konuşma Dili) züğürt
O kadar züğürt müsün?
- Are you that hard up?
- hit <span class="word-self">hardspan>
- sertçe vurmak
- put <span class="word-self">hardspan> over
- (Denizbilim) sancak alabanda
- put the helm <span class="word-self">hardspan> over
- alabanda etmek
- strive <span class="word-self">hardspan>
- çok çabalamak
- strive <span class="word-self">hardspan>
- fazla uğraşmak
- try <span class="word-self">hardspan>
- asılmak
- try <span class="word-self">hardspan> remembering something
- zihnini kurcalamak
- try too <span class="word-self">hardspan>
- aşırıya kaçmak
- try too <span class="word-self">hardspan>
- çok olmak
- very <span class="word-self">hardspan>
- katır kutur
- very <span class="word-self">hardspan>
- abanoz gibi
- way too <span class="word-self">hardspan>
- umulandan çok zor
- <span class="word-self">hardspan>
- yanında
Hırdavatçı dükkanı parkın yanındadır.
- The hardware store is near the park.
- as <span class="word-self">hardspan> as
- kadar sert
- be <span class="word-self">hardspan> hit by
- yüzünden zarar etmek
- be <span class="word-self">hardspan> up
- eli darda olmak
- blow <span class="word-self">hardspan>
- övün
- drive a <span class="word-self">hardspan> bargain
- sıkı pazarlık etmek
- <span class="word-self">hardspan>
- çok miktarda
- <span class="word-self">hardspan>
- zalim
- <span class="word-self">hardspan>
- merhametsiz
- <span class="word-self">hardspan>
- yoğun
Yoğun yağmur yağdığı için okula geç kaldık.
- We were late for school because it was raining hard.
Sis çok yoğundu, her şeyi zorlukla görebildik.
- The fog was so dense, we could hardly see anything.
- <span class="word-self">hardspan>
- hoşgörüsüz
- <span class="word-self">hardspan>
- alışkanlık yapan
- <span class="word-self">hardspan>
- (su) sert
- <span class="word-self">hardspan>
- kuvvet isteyen
- <span class="word-self">hardspan>
- bağımlı kılan
- <span class="word-self">hardspan>
- (on ile) katı
- <span class="word-self">hardspan>
- zorlu
Yardımın olmasaydı, zorlukla baş edemezdim.
- But for your help I could not have got over the hardship.
Birçok zorlukların üzerine gitmek zorundasın.
- You have to go through many hardships.
- <span class="word-self">hardspan>
- güçlük dolu
- <span class="word-self">hardspan>
- tatsız
Yabancı pirinç sert ve tatsızdır ve de Japon damak tadına hitap etmez.
- Foreign rice is hard and tasteless, and doesn't appeal to the Japanese palate.
- <span class="word-self">hardspan>
- ağır
Çok çalışıyorsun. Bir süre ağırdan al.
- You are working too hard. Take it easy for a while.
Onun köpeği ağır duyar.
- His dog is hard of hearing.
- <span class="word-self">hardspan>
- sıkı
Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım.
- If only I had studied harder for the exam.
Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
- If she studied hard, she could pass the exam.
- <span class="word-self">hardspan>
- güç
Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
- Tom could hardly walk.
Tom acıya güçlükle katlanabiliyordu.
- Tom could hardly stand the pain.
- <span class="word-self">hardspan> and fast rule
- değişmez kural
- <span class="word-self">hardspan> at it
- harıl harıl çalışan
- <span class="word-self">hardspan> boiled
- çok kaynamış
- <span class="word-self">hardspan> brick
- sert tuğla
- <span class="word-self">hardspan> bronze
- sert bronz
- <span class="word-self">hardspan> card
- disk kartı
- <span class="word-self">hardspan> cash
- nakit para
- <span class="word-self">hardspan> coal
- parlak kömür
- <span class="word-self">hardspan> copy
- yazılı çıktı
- <span class="word-self">hardspan> currency
- sağlam para
- <span class="word-self">hardspan> currency
- konvertibl para
- <span class="word-self">hardspan> disk
- hard disk
- <span class="word-self">hardspan> drive
- hard sürücü
- <span class="word-self">hardspan> enough
- yeterince sıkı
- <span class="word-self">hardspan> error
- donanım hatası
- <span class="word-self">hardspan> failure
- donanım hatası
- <span class="word-self">hardspan> glass
- sert cam
- <span class="word-self">hardspan> hat
- aşırı tutucu kimse
- <span class="word-self">hardspan> headed
- makul düşünen
- <span class="word-self">hardspan> iron
- sert demir
- <span class="word-self">hardspan> labor
- ağır hapis cezası
- <span class="word-self">hardspan> lead
- sert kurşun
- <span class="word-self">hardspan> look
- sert bir bakış
Yüzünde sert bir bakışı vardı.
- He had a hard look on his face.
- <span class="word-self">hardspan> luck
- kötü şans
- <span class="word-self">hardspan> money
- madeni para
- <span class="word-self">hardspan> of hearing
- ağır işitir
- <span class="word-self">hardspan> of hearing
- sağır
- <span class="word-self">hardspan> radiation
- sert aşınım
- <span class="word-self">hardspan> row to hoe
- çetin iş
- <span class="word-self">hardspan> rubber
- sert kauçuk
- <span class="word-self">hardspan> soap
- sert sabun
- <span class="word-self">hardspan> to control
- kontrolü zor
- <span class="word-self">hardspan> up
- sıkıntıda
- <span class="word-self">hardspan> water
- kireçli su
- <span class="word-self">hardspan> winter
- şiddetli kış
- <span class="word-self">hardspan> work
- sıkı çalışma
Jim başarısını sıkı çalışmaya bağlıyor.
- Jim attributes his success to hard work.
Sıkı çalışma başarının önemli bir faktörüdür.
- Hard work is an essential element of success.
- make <span class="word-self">hardspan> work of
- olduğundan zor görmek
- play <span class="word-self">hardspan> to get
- umursamaz görünüp ilgi çekmek
- take it <span class="word-self">hardspan>
- derin acı duymak
- <span class="word-self">hardspan>
- büyük
O, kimsenin hayal edemeyeceği en büyük sıkıntıya katlandı.
- He put up with the greatest hardship that no one could imagine.
Büyükannem biraz ağır işitir. Yani hafifçe sağırdır.
- My grandmother is hard of hearing. In other words she is slightly deaf.
- <span class="word-self">hardspan>
- {s} şiddetli
Bu gece şiddetli yağmur yağıyor.
- It's raining hard tonight.
Yağmur iyi ve şiddetli yağıyordu.
- It was raining good and hard.
- <span class="word-self">hardspan>
- zorla
Söylediği şeyi zorla anlayabildim.
- I could hardly make out what she said.
Hayat bu günlerde zorlaşıyor.
- Life is getting hard these days.
- <span class="word-self">hardspan>
- yakın
Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
- Tom has hardly any close friends.
Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
- Hardly anyone has seen this animal up close.
- <span class="word-self">hardspan>
- eksi
O, deneyim eksikliğini telafi etmek için çok çalıştı.
- He worked hard to make up for his lack of experience.
- <span class="word-self">hardspan>
- şiddetle, kuvvetle: The wind's blowing hard
- <span class="word-self">hardspan>
- acı gram
- <span class="word-self">hardspan>
- {s} acı, ağır, sert (söz)
- <span class="word-self">hardspan>
- {s} katı, sert, pek
- <span class="word-self">hardspan>
- {s} nasırlı
- <span class="word-self">hardspan>
- kalın sesli cimri
- <span class="word-self">hardspan>
- adv.sıkı: adj.zor,sert
- <span class="word-self">hardspan>
- çok, büyük bir gayretle: They worked hard. Çok çalıştılar. Try hard! Çok gayret et!
- <span class="word-self">hardspan>
- {s} ekşimiş
- <span class="word-self">hardspan>
- aşırı
Onu gördüğümde çok aşırı güldüm.
- I laughed very hard when I saw that.
Bu onun için aşırı derecede zordur.
- This is extremely hard for him.
- <span class="word-self">hardspan>
- (Askeri) PLAJ RAMPASI: Araç ve malzemeyi doğrudan doğruya çıkarma araçlarına yüklemek veya bunlardan boşaltmak maksadıyla, bir kıyıda suya doğru uzatılarak sertleştirilen kısım
- <span class="word-self">hardspan>
- {s} ekşi