Tom başka bir şey olmadığından emin olmak için etrafına baktı.
- Tom looked around to make sure nothing else was happening.
O olay hakkında endişelenmenize gerek yok.
- You don't need to worry about that happening.
Bu gerçek bir olaydır.
- This is an actual happening.
Tom bunun olmasını durdurmaya çalıştı.
- Tom tried to stop it from happening.
Sana bir şey olmasını istemiyorum.
- I don't want anything happening to you.
Ne olduğunu tam olarak biliyordum.
- I knew exactly what was happening.
Ne olduğunu tam olarak görmek istiyorum.
- I want to see exactly what's happening.
Bunun tekrar vuku bulmasının önüne nasıl geçeriz?
- How do we prevent this from happening again?
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Kötü bir şey olmak üzereydi.
- Something bad was about to happen.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundayız.
- We have to find out what happened to Tom.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundasın.
- You've got to find out what happened to Tom.
He is a real happening guy.
The Andy Warhol reception was a freaky happening.
Take an umbrella in case it happens to rain.
Unexpectedly, in a nook close by the farmhouse, he happened upon a spot where the vintage had actually commenced.
... happening on Twitter, see what's happening elsewhere. ...
... But you can see what's happening here. ...