Yarın belki yağmur yağacak.
- It will rain perhaps tomorrow.
Belki öğleden sonra yağmur yağacak.
- Perhaps it will rain in the afternoon.
Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
- I am happy about your good luck.
Halen birlikte mutlu olma şansımızın olduğuna inanmak istiyorum.
- I want to believe there's still a chance for us to be happy together.
Tom'un mutlu olmak için kesinlikle çok şeyi var.
- Tom certainly has a lot to be happy about.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Tesadüfen onunla aynı trene bindim.
- It so happened that I rode in the same train with him.
Tesadüfen arkadaşımın uzakta yürüdüğünü gördüm.
- It happened that I saw my friend walking in the distance.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Muhtemelen Tom'un onu yapmaması gerekir.
- Perhaps Tom shouldn't do that.
Muhtemelen sadece bir tesadüftür.
- Perhaps it's just a coincidence.
Bir ihtimal bunu benim için çevirir misin?
- Could you perhaps translate that for me?
He at once resolved to accompany me to that island, ship aboard the same vessel, get into the same watch, the same boat, the same mess with me, in short to share my every hap; with both my hands in his, boldly dip into the Potluck of both worlds.
Did you know that men who regularly take the birth control pill don't get pregnant?
- Sürekli olarak doğum kontrol hapı alan insanların hamile kalmayacaklarını biliyor muydunuz?
Dalida died from an overdose of sleeping pills.
- Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.
The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.
- Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.
Layla was in prison for a drug crime.
- Leyla bir uyuşturucu nedeniyle hapisteydi.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.